Turunçlar Sembolümüz Olsun
Manşet Haber 5.05.2013 12:23:26 0

Turunçlar Sembolümüz Olsun

Turunçlar Sembolümüz Olsun

Büyükşehir Belediyesi’nin “Çiçeklerinin kokusu ve güzelliği ile turunçlar hep sembolümüz olsun” sloganıyla başlattığı turunç fidanı dağıtımı kampanyası sürüyor.

fidan_turuncBüyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ın başlattığı kampanya kapsamında Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri değişik mahallelerde sürdürdüğü çalışmayı bu kez de Seyhan İlçesi Fatih Mahallesi’nde devam ettirdi.

Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı’na bağlı Park ve Bahçeler Müdürlüğü fidanlıklarında üretilen fidanlar, Adanalılara hediye ediliyor.

Fatih Mahallesi Semt Pazarı’nda dağıtılan fidanlar Adanalılar tarafından büyük ilgi gördü.

Büyükşehir Belediyesi’ni Adana’nın sembolü olan turunçgillere gösterdiği ilgiden dolayı kutlayan mahalle sakinleri, Büyükşehir Belediyesi’ne fidan dağıtımından dolayı da teşekkür ettiler.

Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zihni Aldırmaz, ilk etapta 20 bin fidan dağıtımı yaptıklarını ve Adanalıların kampanyaya büyük ilgi gösterdiğini belirterek, “Hedefimiz her aileye bir fidan” şeklinde konuştu.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°