Tutuklu gazetecilere özgürlük!

Tutuklu gazetecilere özgürlük!

İnsanlık, günümüz yaşam düzeyine, milyonlarca yıllık bir değişim dönüşüm mücadelesinin ardından ulaşabildi. İlkel çağlardan her biri, bir önceki dönemden daha ileri düzeydeki çağları yaşayarak bugünkü duruma ulaşıldı. Yaşam hep ilerlerken, bilim, teknoloji, anlayışlar ve inanışlar değişirken, bazıları çok ağır bedeller ödedi. Çağın çarkının dönmesi için ileriyi görenler, bilimden, akıldan ve vicdandan yana tavır aldı. Onların omuzlarına bastılar, canlarını aldılar ama tarihin akışını doğruyu dile getirenler sağladı. Tarih haklıya her zaman hakkını verdi.

Yaşamın parçası olan gazeteciler de, çağdaşlaşma yolunda mesleklerinin gereği olarak bu değişim ve dönüşüm süreçlerinin en önemli kulvarlarında bulundu. Suyun akışına bazıları olumlu, bazıları da olumsuz yönde katkı sundu. Kamusal görevi, gücü ve etkisi doğrultusunda gazeteciler, bu ülkenin kaderine çok etki yaptı. Osmanlı sonrası nasıl işgal güçlerine alkış tutan mandacı alçak yayın organları ve gazeteciler olduysa, bu ülkenin kurtuluşu için canını dişine takanlar da toplumun büyük desteğini aldı. Bunun en iyi ve bariz örneğini Adana’da görmek mümkün. Çukurova’da işgale destek olan yayın kuruluşlarını ve gazetecileri hatırlayınca (adlarını vermeyi çok isterim ama yasal (!) engeller var)  nasıl öfkeleniyorsak, işgale karşı kurtuluş mücadelesinin ‘fikri platformu’olan Yeni Adana Gazetesi ile de gururlanırız, övünürüz. Kurtuluş sürecinde, Anadolu Ajansı ve Cumhuriyet Gazetesi’nin niçin kurulduğunu anlatmıyorum bile.

Yaşamın ilerlemesinde emeği olan, ülkelerin gelişmesinde, sosyal yaşam düzeylerinin, ekonomik ve siyasi gelişmişlik seviyelerinin yükselmesinde gazetecilerin sevabı da günahı da çoktur. Ama tarih yanlış yapanların hesabını sorarken, doğruyu savunanların da hakkını verir her zaman. Yanlış yapandan hesap sorulsun elbet, ama artık bu çağda, eli en etkili silah olana kalemden başka bir şey tutmayan gazetecileri, akıl almaz suçlamalarla hapislerde çürütmek insanlığa sığmaz. Bugün Cumhuriyet’in 89. Yılını kutluyoruz. Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz. Dini ve milli bayramı bir arada kutladığımız bu önemli günler sınıf farkı ve insan ayrımı gözetmeksizin herkesin bayramıdır. Hapislerde özgürlük bekleyen meslektaşlarımızın da bayram yapabilmeleri için herkesi artık daha duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Bayramlarınız BAYRAM gibi olsun...

SATIR ARASI

M.ÖMER ÜNEY

o.uney@yeniadana.net

 

adanaulus

28.10.2012 01:39:25

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI