ÜÇ ZALİM, ÜÇ ÖLÜM, ÜÇ MEZAR

ÜÇ ZALİM, ÜÇ ÖLÜM, ÜÇ MEZAR






Yezid Şiilerin de, Sünnilerin de adını hep lanetle andıkları biri. Saltanatı Kerbela’dan sonra sadece üç yıl sürdü. İmparatorluğun tek hakimiydi. Ölümü konusunda çeşitli rivayetler var.





Kimilerine göre atının ürkmesiyle dengesini kaybederek düşer ama ayağını üzengiden kurtaramadığı için yerlerde sürüklenerek parçalanıp ölür. Kimilerine göre ise bir av partisinde peşinden koştuğu ceylan atını ürkütür, yine parçalanarak ölür.





Bir diğer söylentiye göre bir av partisi sırasında susadığı için, bir kuyu başındaki adamdan su ister, suyu veren adam kendisine yeteri kadar saygı göstermeyince adama,





-''Sen benim kim olduğumu biliyor musun,'' diye sorar. Adam,





-''Bilmem, '' deyince,





-''Ben Yezid'im. Senin Efendinim,'' der. Adam da, ''Demek Hüseyin'in katili sensin ha,'' diyerek üzerine yürüyünce, at ürker ve yine aynı şekilde ölür. Yani her durumda ölümü aynı şekilde gerçekleşir.





1400 Yılında Şam'ı ele geçiren Timur, mezarlığı gezerken oldukça sade, gösterişsiz mezarların kime ait olduğunu sorar.





- '' Sahabe Mezarlarıdır,'' derler. Ama mezarlıkta bir de oldukça süslü bir mezar vardır. Onun kime ait olduğunu sorup, “Yezid’in,” cevabını alınca, öfkelenir ve,





-'' Sahabe mezarları böyle gösterişsizken, bu şerefsiz katilin mezarı nasıl olur da böyle süslü püslü olur? Yıkın şunu,” diye emir verir. Mezar yıkılır Yezit'in kemikleri mezardan çıkarılır, sağa sola saçılır ve Timur’un askerleri bu kemiklere işer. Ama





'' Aman hünkarım. Ne de olsa peygamberimizi görmüş bir insandır. Yapmasak daha iyi olur,'' diyen on dört adamını ateşe attırır.





Timur 1405 yılında Çin'e düzenlediği bir sefer sırasında basit bir hastalıktan ölür: Nezle. Semerkant'ta görkemli bir türbeye defnedilir. Ama o da mezarında rahat edemez.





1941 Yılında Stalin, antropolog Mihail Gerasimov'a Timur'un cesedini inceleme emrini verir. Adam Özbekistan'a gider, Özbek Türklerinin tüm itirazlarına rağmen Timur'un kemiklerini mezardan çıkarır, inceler ve ''Timur gerçekten de aksakmış,” der. Hatta tarihte ilk kez Timur'un kemiklerine et giydirdiği, yani Timur'un canlıyken neye benzediğini tespit ettiği söylenir. Bu arada, türbenin girişindeki bir yazı da Gerasimov'un dikkatini çeker. Yazıda ''Ben ölümden uyandığımda tüm dünya titreyecek,” demektedir.





Gerçekten de Timur'un mezarının açılmasından sadece üç gün sonra Almanya, Rusya'ya savaş ilan eder. Tüm dünya titremeye başlamıştır.





Peki, ya Stalin? Babasını bir canavar olarak tanımlayan ve üç kez soyadı değiştiren kızı Alliluyeva Svetlana’dan dinleyelim:





-“Belden aşağısı ve sağ tarafı felç oldu. Konuşamıyordu. İhtiyaçlarını kontrol edemiyor ve kendi pisliği içinde yatıyordu. Şiddetli acı içindeydi. Yanına doktor yaklaştırılmadı. Hepimiz onu boğulurken izledik.”





Öldü, dört gün sonra 35 bin kişi mumyalanmış bedeni önünde saygı duruşunda bulundu. Cesedi Kızıl Meydan'da Lenin'in anıt mezarının hemen yanına gömüldü. Ancak, bir gece operasyonuyla mezarından çıkarıldı ve Kremlin Sarayı'nın arkasında bir bahçeye gömüldü.





BUNLARIN SONLARI HEP BÖYLE…





• HİÇ ÖLMEYECEKLERİNİ SANIYORLAR.





• AMA ÖLDÜKTEN SONRA MEZARLARINDA BİLE RAHAT YATAMIYORLAR.



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

19.05.2022 00:05:21

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI