ÜLKEDE DOYMAYANLARA ÇALIŞIYORUZ
Manşet Haber 27.09.2021 18:57:12 0

ÜLKEDE DOYMAYANLARA ÇALIŞIYORUZ

ÜLKEDE DOYMAYANLARA ÇALIŞIYORUZ

Dünya’da hakça paylaşım olsa herkese her şey yeter.
Fakat,
Obur dediğimiz o kadar insan var ki, her şeyi kendine istiyor.
Ne güzel şarkıyı söylemiş Cem Karaca,
Obur Dünya her şeyi yedin yine doymadın mı?
Karnı büyük Dünya…
Demek ki neymiş?
Sonu belli olan bir kaderde bu kadar oburlukta neyin nesi?
Başlıkta dilimiz vardığınca anlatmaya çalıştık, gariban zengin daha zengin olsun diye asgari ücrete talim ederken kimi gününü şaşalı otellerde geçirmekte.
Şunu unutmayanlar sondan haberi yok gibi yaşıyor.
Halbuki tüm Dünya’yı küçük bir arının soktuğunu unutur olmuş.
Düşünün 84 milyon nüfusunun 83 milyonun bir milyona çalıştığını.
Ne mideymiş kardeşim “doymak” bilmezmiş!
Siyasetçiler dile getiriyor, 5’li çete diye.
Ülkede tüm ihaleleri onlar alıyor, tüm vergi indirimleri onlara yapılıyor.
Bir faturada alınan onlarca eklentiler kime fayda sağlıyor? Ülke bunu tartışmak zorunda.
Sonrası malum, ülkeyi muhafazakar yönetim şekline sokup sorgulamaya ortadan kaldırmaya çalışan yönetimler geldi geçti.
Bunların asıl sebebi “hizmet verenler ve hizmet alanlar” diye ülkeyi ikiye ayırma düşüncesidir.
Bize de kader ve şükretmeyi öğretmeye çalışıyorlar.
Hep şunu öne sürenler elindeki telefona bak, ama, donu yokken onlarca gemiyi nereden getirdin diye sormazlar.
Lafın özü, ülke olarak doymayanlara doyurmaya çalışıyoruz.
Şunu tekrar hatırlatacağım,
Obur Dünya her şeyi yedin yine doymadın, Dünya, Dünya obur Dünya.
Demek ki,
Kefenin cebi yok misali hak Dünya’ya valiz almıyor, ve bilet tek yönlü.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°