ÜNİVERSİTE, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÇIPLAKLIK

ÜNİVERSİTE, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÇIPLAKLIK


İnsan yaşamında veya sosyal yaşamda tümden yansız/etkisiz bir durum yok. Her tür hareket dikkatimizi çekmektedir. Her tür ışık. Su da rüzgar da dikkatimizi çekmektedir. Dikkat çekmeyen bir varolma durumu olabilir mi? Dikkat çekme veya etme kötü müdür? Rahatsız edici olan ne? Her varolma durumu sosyal düzenlemelere veya normlara konu mudur? Sosyal normların sınırı ne olmalıdır? Sansür veya özgürlük nedir?





Bir haber, pek çok sorunun arasında, bir sorun hiyerarşisi kurulursa, ilk bakışta çoğu kişi tarafından haberin kendisi de önemsiz sayılacak bir haber bazı medya organlarında yer aldı: “Trabzon'da, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) kampüsünde bulunan, Kredi ve Yurtlar Kurumu'na (KYK) ait erkek öğrenci yurdunda, kız öğrencilerin de akşam yemeklerini yediği yemekhanenin girişine asılan 'Kantin ve yemekhaneye şortlu ve kısa pantolonlu girmek yasaktır' yazısı, tepkiler üzerine kaldırıldı. Gençlik ve Spor Bakanlığı'nca ilgililer hakkında idari soruşturma başlatıldı.”





Soruşturma başlatılması yerinde olmuş da konu; tek cinsli okul veya sınıf uygulamaları gerçeği ile, din ve geleneklerin giyim kuşamla ilgili çeşitli belirlemeleri olduğu gerçeği ile birlikte dikkate alındığında istisnai bir olay veya haber olmaktan çıkıyor, azımsanmayacak bir çoğunluğumuzun “ahlaki” olarak da birbirimizi yargıladığımız bir realiteyi oluşturuyor.  Olay yükseköğretim yurdunda gerçekleşince soruşturma açılmış, günlük yaşamda çok daha ağır ve yoğun olanları görmezden geliniyor.





Din dışı gelenekler de bu tür baskılamalar yapabiliyor. Örneğin 2020’de Çin’de Guanghsi Üniversitesinde kız öğrenciler için güvenlik kılavuzunda cinsel arzu uyandırmamak için dekolte giyinmemeleri talimatının verildiği basında yer almıştı. 2014’de İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü de akademik ve idari birimlere gönderdiği bir yazıda kadınlar için mini etek, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, erkekler için kravat uyarısında bulunmuştu. Okul yönetmeliklerinde vücudu gösterecek kılık kıyafet, hatta makyaj yasak bulunuyor.





Müslüman ülkelerle sınırlı değil durum. Fransa’da yetişkinler için “iyi/güzel ahlaka saygısızlık” ifadesi, 29 Mart 1993 tarihli düzenlemeyle Ceza Kanunu'ndan kaldırılmasına rağmen çıplaklık ve müstehcenlik üzerine yazan J.C.Bologne ama pek çok sansür biçimi var diyor. En önemlisi de “sansürün tohumu, sansürün kendisi kadar tehlikelidir.” “Yazarlar olarak bizim rolümüz, doğası gereği rastgeleliğe ve anlamların çeşitliliğine tabi olan bir gerçeklikte gerçeği icat etmek için anlam vermekten ibaretse, en kötüsü bizi gerçekliğin yalnızca kopyacılığına indirgemektir.”





GELENEĞİN ÖLÇÜ OLUŞU





Sansürcünün “çeneni kapa!” emri ile vücudu kapama, kafayı kapama, düşünceyi kapama arasında nasıl bir bağ var acaba? Gelenek sadece kopyacılığa mı izin veriyor, izin verilenin tekrarına, rutinlere ve ritüellere mi izin veriyor?





İdeal giyim veya ideal çıplaklıktan söz edilebilir mi?





Hatta romanda, sinemada, resimde veya mermer heykellerde çıplaklık ne kadar olursa müstehcen sayılır, ne kadarı adaba ahlaka aykırı olur, sınırı nerede bulunuyor, bir ölçüsü veya ölçü vericisi var mı acaba?





Ölçü “gelenek” oluyor.





Soru şuna dönüşüyor: “Gelenek” niye bu kadar dayanıklı? “Gelenek” gücünü neden/nereden alıyor? “Gelenek” ona uymayan olursa gelenek olmaktan çıkıyor mu? “Gelenek” gelenek olmaktan çıkarsa ne oluyor? Geleneğin değişmesinden en çok da topluluk mu korkuyor, korkularını yenemediği için mi geleneği koruyor? Geleneği en çok da yabancılar mı bozuyor, ondan mı yabancı düşmanlığı yoğun bulunuyor? “Gelenek” ile gözlem ve sorma birbirini çeliyor mu? Onun için mi geleneksel toplumlar bilim ve felsefeden kokuyor?





DEĞİŞİM KORKUSU: YERLEŞİK YAPI





Anadolu bozkırında bir köydeydim. Hiç yeşil yoktu. “İnsanın yaşadığı yerde nasıl ağaç olmaz” diye sormuştum da köylülerden avlusunda birkaç kök yeşil sebze yetiştirmeye çalışan biri, “köyde değişiklik olur diye karpuz teveğini bile çekiyorlar, vuracağım diye korkmasalar, bu birkaç sebzeyi de çekecekler” demişti.





Benim doğup büyüdüğüm köyler yeşillik içindeydi, yeşilden korkan yoktu ama benim köyde de geleneklerin değişiminden korkan çok insan var.





O köyde, değişimden kim korkuyor dediğimde “aşiret” yanıtını almıştım.





Aşiret demek yerleşik yapı demekti.





Erkek veya kadın, şort giyerse, Trabzon veya Anadolu kültürünü değiştiriyor, gelenekler değişiyor. Geleneklerle beraber neler değişiyor acaba? Yerleşik yapılar mı değişiyor?





Bir şortla değişen gelenek ne kadar dayanıksızmış meğer. Yurt görevlisi bunu engellemekte zorlanıyor. Oysa köylerimiz kasabalarımız mahallelerimiz ailelerimiz bunu birbirlerine bakarak, birbirinin ayıplamasından çekinerek başarıyor. “Gelenek” kendi kendini koruyor, yerleşik yapıları yeniden üretiyor.





En kötü düzen düzensizlikten iyiymiş meğer. Değişen dünyada değişmeyen gelenekler/yerleşik yapılar ne kadar iyiymiş meğer. En tuhafı da değişim içindeki insanın yerleşik yapının değişiminden kendi kendisine korkması olsa gerek.





Ölüm hareketten olsa gerek. Değişimi durdurabilirsek ölüm de olmayacak. İnsan ölümden korkar gibi korkuyor değişimden. Değişim korkusu insanın ölüm korkusu olabilir mi acaba?





Değişim durduğunda zaten ölü gibi olacağız. Oysa ne kadar hareket edebilirsek o kadar çok yaşamış olacağız. Ama insan yaşamaktan da mı korkuyor acaba, bir bebeğin dünyaya gelmekten korktuğu gibi.





Korkunun ecele bir faydası var mı ki?





Soru şu: Giyim kuşam da bir düşünce ve ifade özgürlüğü mü? Öbür yanı sansür mü? Sansür arkasındaki yerleşik yapı mı?





Değişimden korkan Roma/Osmanlı şimdi defne yapraklarının altında mı? Mevcut Roma’yı ne yapacağız?



Adnan Gümüş

25.04.2022 09:12:04

YAZARLAR


SEÇİME 3 GÜN KALA HATIRLADI!

“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI

OYA TEKİN SEYHAN İÇİN EN BÜYÜK HAYALİNİ AÇIKLADI

DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: HALİL NACAR’IN YANINDAYIZ

TUİK: KRONIK HASTALIĞI OLAN 65+ YAŞTAKI KIŞILERIN ORANI %78, 7

İMO: ŞANTİYELERDE, MÜHENDİSLERE YÖNELİK ŞİDDET SON BULSUN!

ÇAY, AVRUPA VE AMERİKA PAZARINA ODAKLANACAK

KOCAİSPİR’DEN DEMİRÇALI’TA “TEMİZLİK” YANITI

ADANA’DA 96 OTOMOBİL MOTORU

GÖÇMEN, “HALKÇI BELEDİYECİLİK TAAHHÜTNAMESİNİ” İMZALADI