VİRÜS SALGINI İLE MÜCADELE KİŞİLERİN KEYFİYETİNE BIRAKILMAYACAK KADAR HAYATİ DÜZEYDE ÖNEMLİDİR
Manşet Haber 5.04.2020 12:06:42 0

VİRÜS SALGINI İLE MÜCADELE KİŞİLERİN KEYFİYETİNE BIRAKILMAYACAK KADAR HAYATİ DÜZEYDE ÖNEMLİDİR

VİRÜS SALGINI İLE MÜCADELE KİŞİLERİN KEYFİYETİNE BIRAKILMAYACAK KADAR HAYATİ DÜZEYDE ÖNEMLİDİR






İnsanı İçeride Tutmak Zor geliyor, Diğer Taraftan Ekonomik Çarklarının durmaması İçinde İşyerleri Açık, İşçiler Çalışmak Zorundadır.Her gün saat 19-20 00 arasında nefesimizi tutmuş ülkemizdeki hastalığın yayılım hızı ve hastalıktan etkilenmiş insan sayımız, genel içindeki oranı ve hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısını öğrenmek istiyoruz. Günden güne artan test sayısına bağlı olarak hastalanan, hayatını kaybeden vatandaşalar ve en son il il sayıların verilmesi bizler için analiz yapma şansı doğru. Ancak uzmanlar halen daha çok test yapılmasını ve önlem alınmasını istemektedirler. Türkiye’de Sağlık Bakanlığının 31 Mart 2020 itibarı ile yaptığı açıklamaya göre salgın bütün yurda yayılmış. Ancak bazı yerlerde halen vatandaşlar bir tarata işyerlerine güvencesi gitmekte bir taraftan da sokağa zorunlu olmadıkça çıkılmaması istenmektedir. Maalesef bugün Dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgının tehlikesinin bilinmesine rağmen üretimi durdurmamak için birçok yönetim salgın ile ekonomi arasında sıkışıp kalmış görülüyorlar.  Diğer taraftan halen aktif olarak bir şirkete çalışan bir tanıdığım dün halen çalıştıklarını belirtiler. Kişi işimizi kaybetmemek için işe gitmek zorundayız diyor. Ancak zorunlu olarak maska takarak önleme almaya çalışıyoruz diyor. Kimse bu tür durumlarda yaşamını tehlikeye atmak istemez. Ancak sağ olsunlar bazıları da en azında sağlık, ilaç ve gıda tedariki sağlamak zorundalar. Hepsine minnettarım. İyi ki varlar bizlere bakıyorlar.Bilim insanları, sendikalar, demokratik kitle örgütler, sivil toplum örgütleri sürekli sosyal devlet vurgusu yaparak çalışmak zorunda olanların güvenliğini, evde kalacaklarında işinden çıkarılmamasını ve ihtiyaçlarının mutlaka devlet tarafından karşılanmasını istemektedirler.Artan vaka sayısına bağlı olarak vatandaşların Hiç bir şey Olmamış Gibi Sokakta Adeta Salgının yayılmasına Katkı SunuyorTürkiye’nin dört bir yanında basına yansıyan görüntüler çoğu kişinin hiç bir şey yaşanmamış gibi önlemsiz ve kurallardan bir haber yaşadıkları görülüyor. Türkiye’nin dört bir yanında basına yansıyan sokaklarda bir arada yürüyen, oturan, alış-veriş yapan, ulaşımda tıka basa yolcu alan otobüsler, ev ziyaretleri gibi birçok ortamda insanlarımız ya konunun önemini kavrayamadı, ya da olup biteni bilmiyorlar. Basına yansıyan bir video de maske üretimi yapılan atölyesinde malzemeler yerlerde. Çalışanlar yerde hiç birinin koruyucu önelimler almadan çalışıyorlar. Hatay'da sosyal yardım almak için banka önünde sosyal ve fiziki mesafeyi dikkate almayan yurttaşlar uyarıları dinlemeyince polis dağıtıyor. Urfa'da Devletin vereceği yardımı almak için kuyruk oluşturan insanlara polis dezenfekten sıkarak dağıtmış. Yardım almak için hiç bir kural ve uyarıyı takmayan yoksulluk ve farkındalık eksikliği.Merzifon ilçesindeki pazar yerinde insanların bunca uyarılara karşın sanki hiçbir tehlike yok muş gibi Pazar yerinde iç-içe sokulurcasına alış veriş yaptıkları görüntüleri ile basına yansıdı.  Belediye bu görüntüler üzerine aşağıdaki açıklamayı yapmak zorunda kalmış.“Kıymetli Hemşehrilerim,Dün pazarımızdan aldığımız bu görüntüler ve pazar alışverişine olan rağbet tabiri caizse bizleri dehşete düşürdü. Valiliğimiz, Kaymakamlığımız, Belediyemiz, İlçe Sağlık Müdürlüğümüz ve ilgili kurumlarımız olarak görevimizi itinayla yerine getirsek de bir gerçek var ki virüsten korunma konusunda arzu edilen seviyeye gelemedik”.Dün Türkiye genlinde gördüğüm; insanlar artık içeriye sığmıyor ve kendini dışarı atmaya çalışıyor. Yaşayarak görüyoruz ki sürecin konunun önemi ve hassasiyetine göre yönetilmesi gerekiyor. Kamu sağlığı, halk sağlığı anlayışını adalet ve hukukun herkese lazım olduğu anlayışı ile daha iyi anlıyoruz.Pendami Sağlık Sorunu Kişilerin Keyfiyetine Bırakılmamalıdır.Toplumumuzun eğitim durumu ortada, salgın hastalıklar konusu bireylerin keyfiyetine ve ben isterim sokağa çıkarıma gelmez ve gelmemeli. Vatandaş mikrobun bulaşma ve yayılma vektörlerini bilmez. Ancak sonuçları kendisini değil hepimizi bağlar. Kamu anlayışı ve birlikte yaşamın önemi ve gereği buradan ortaya çıkıyor. Kamu yalnızca kolluk kuvveti değil, öncelikle bu tür durumlar için halk adına halk için önlem alması gerekir.Bu dünyada kendine çok güvenen insanın nanometik büyüklükteki bir virüse direnç gösteremeyecek kadar zayıf olduğunu anladık.  Ancak yine de insan sahip olduğu fen bilimi ve manevra kabiliyeti sayesinde virüsü yenecektir.





31 Mart 2020-1 Nisan 2020 Adana,  İbrahim Ortaş Korona Günlüğü





Prof. Dr. İbrahim Ortaş,





Çukurova Üüniversitesi, 





iortas@cu.edu.tr



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°