YALAN YOK, BEN DE BATIYI KISKANIYORUM
Manşet Haber 30.11.2021 00:13:40 0

YALAN YOK, BEN DE BATIYI KISKANIYORUM

YALAN YOK, BEN DE BATIYI KISKANIYORUM






Bizim de bir meclisimiz var…İşlevsiz, yetkisiz, etkisiz. Ama ara sıra bir şeyleri tartışıyorlar. “İspat etmeyen şerefsizdir. Şerefsiz sensin…Adi…Sensin adi, terbiyesiz,”  gibi sözlerle birbirlerini ikna edip, kendi haklılıklarını ispat etmeye çalışıyorlar galiba. Milletin Meclisi değil, tam bir yüz karası. Utanıyorum açıkçası.





İngiltere bir anayasa devleti ama yazılı bir anayasası yok. Mekanı 900 yıllık Westminster Londra'nın tarihi siluetinin en önemli simgelerinden biri. İngiltere ile ilgili hemen her görüntüde yer alıyor. 2. Dünya Savaşında bombalandı ama aslına uygun olarak yeniden onarıldı.





Parlamentonun alt kanadı Avam Kamarası. Her Çarşamba “Başbakana Sorular” gündemiyle toplanıyor ve Başbakan milletvekillerinin bütün sorularına cevap veriyor.





Yüz yıllardır değişmeyen gelenekleri var. Demokratik tartışma ve ifade özgürlüğünün simgesi olarak görülüyor. Başbakan ya da herhangi bir milletvekili konuşurken, konuşmayı onaylayanlar 'Evet' diye bağırıp, kafalarıyla onay verirken, görüşlere karşı çıkanlar 'Hayır' diye bağırıp kafalarını sallıyor.





'Evet' ve 'Hayır' kelimelerinin yanında, samimi gülüşmeler de duymak mümkün. Görüşlere katılmayan kimi milletvekilleri diğerlerinin yüzüne bakarak gülüyor veya kahkaha atıyor. Bu tip tepkiler Parlamentoda hiçbir zaman milletvekilleri arasında fiziksel kavgalara neden olmuyor, sadece tartışmaların tansiyonunu artırıyor. Parlamenterler birbirlerine küçük düşürücü sözler sarf ederlerse Parlamento Başkanı tarafından uyarı alıyor.





Oturumlar sırasında dikkati çeken bir başka şey de, bazı milletvekillerinin, konuşmaların ya da görüşlerin ardından ayağa kalkıp tekrar yerlerine oturmaları. Bu, 'Benim de söyleyeceklerim var,' anlamına geliyor ve ayağa kalkan milletvekilleri Parlamento Başkanının dikkatini çekerek, söz almak istiyor.





Kraliyeti simgeleyen Kraliçe'ye ait asa ise yasama yılının başında parlamentonun açılışında Avam Kamarasına getiriliyor ve yasama yılı boyunca buradaki yerinde duruyor. Kraliçe hükümetin işleyişine karışmıyor, ya da siyasi açıklamalar yapmıyor ama tasarıların yasalaşması için son onayı kendisi veriyor.





İktidar ve muhalefet karşılıklı olarak oturuyor Sıraların ortasındaki koridoru kırmızı çizgilerle ayıran bölümde milletvekillerinin konuşması yasak. Tarihte bu iki çizgi arasındaki mesafenin milletvekillerinin birbiriyle düello yapmasını engellemek için iki kılıç uzunluğunda olduğu söyleniyor.





İktidar ve muhalefetteki siyasi partilerin liderleri Avam Kamarasındaki sıralarda en önde yer alıyor. İktidar Partisinin lideri ve Başbakan en önde otururken Muhalefet partisinin lideri tam karşılarında oturuyor.





Parlamentoda konuşulacak konu dış politikayla ilgili ise, Başbakan'ın yanında Dışişleri Bakanı, ekonomi ile ilgiliyse Maliye Bakanı yer alıyor. Bu durumda karşı sırada da muhalefetin bakanı anlamına gelen, 'Gölge Dışişleri Bakanı' ya da 'Gölge Maliye Bakanı' oturuyor.





Parlamentodaki oturumlarda düzeni, 'Parlamento Başkanı' sağlıyor. Tartışmalar sırasında sesler yükselirse Başkan, “Order” (Düzen) diyerek parlamenterleri uyarıyor. Oturumları halk da salonun üst katında yer alan bölümden izleyebiliyor.





İngiltere’de parlamento kavramı 1707 Birleşme Yasasından beri kullanılıyor.





Parlamento'nun hizmet süresi 5 yıl. II. Dünya savaşında geçici olarak 10 yıla çıkarıldı, ancak savaştan sonra tekrar 5 yıla düşürüldü.





Üyelerin ifade özgürlüğü konusunda dokunulmazlığı var. Parlamentoda yapılan konuşmalar hiçbir şekilde mahkemelerde yargı konusu olmuyor. Üyelerin tutuklanması ise imkansız. Sadece vatana ihanet (treason), ağır suçlar (felony) ve açık şekilde asayişi bozma (breach of thepeace) gibi istisnalar söz konusu.





• BU DOKUNULMAZLIKLAR PARLAMENTO OTURUMLARININ BAŞLAMASINDAN 40 GÜN ÖNCE BAŞLIYOR VE 40 GÜN SONRA BİTİYOR.





• YÜZ KIZARTICI SUÇ İŞLEMİŞ OLANLAR, HİÇ BİR ŞEKİLDE BÜYÜKELÇİ OLARAK ATANMIYOR. (DİKKAT !)





EE, SÖYLEYİM HAKSIZ MIYIM, “BATIYI KISKANIYORUM, DEMEKLE.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°