Yaman Örs’ün Ölümü ve Felsefeye Bakış Açısı

Yaman Örs’ün Ölümü ve Felsefeye Bakış Açısı

Montaigne’inin “Felsefenin insanlara yaşamaya başlarken de ölüme giderken de söyleyecekleri vardır” ifadesi Prof. Dr. Yaman Örs hocayı da ifade etmektedir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi patolog, felsefeci ve bilim tarihçisi Prof. Dr. Yaman Örs hocamızın ölümü sonrası bir kez daha yaşamın anlamı üzerine düşünmek zorunda kaldım. Rahmetli Örs, felsefe (philio sophia -bilgi sevgisi) ile uğraşısını, insanın anlama arayışını bilimsel bir felsefeye oturmak üzere kurgulamıştı. Henry Fielding ”felsefenin büyük amacı insana ölmeyi öğretmektir” der. Aynı zamanda bir felsefe doktoru olarak Yaman hocamın ölümü, bir kez daha ölüm bilinci üzerine düşünme, ölüm bilinciyle yaşamla yüzleşme sorumluluğunu hatırlatıyor.

Yaman Örs Çok Yönlü Eğitim Almış Bir Bilim İnsanıydı
Prof. Dr. Yaman Örs, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi patoloji öğretim üyeliği yanında 1973 yılında Tıp Tarihi (Deontoloji Tıp Tarihi) uzmanlığı sonrası 1991 yılında ODTÜ’de felsefe doktorası yapmış çok yönlü bir hocamızdı. Ankara Üniversitesinde Deontoloji ve Tıp Tarihi dersleri yanında bir dönem ODTÜ’de Biyoloji Bölümü'nde Canlılık Bilimlerinin Yöntem Bilgisi ve Kavramsal Yönleri üzerine dersler vermişti. ODTÜ Felsefe Bölümünde bir yıl Biyoetik ve Biyopolitika dersi verdi. Ayrıca Ankara üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Çevre Anabilim Dalı'nda Felsefe, Biyoetik ve Biyopolitika konularında doktora dersi vermişti. Ankara Üniversitesinden 2003 yılında yaş sınırından emekli olduktan sonra Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı'na dersler veriyordu.
Yaman hocanın başlıca ilgi alanları; felsefenin, biyoetiğin, tıp ve psikiyatri ile tarihin yöntem bilgisi; bilim felsefesi; patoloji ve biyolojinin kuramsal yönleri; 'evrim' kavramı; insan doğa ilişkisinin etik yönleri; dil sorunları ve laiklik konusu oluşturmaktadır. Son yıllarda yeni gelişmeye başlamış olan Felsefe ve Psikiyatri disiplinler arası alanı üzerinde çalışmaktaydı. Değişik akademik alanlardan Bilim ve Bilimsel Felsefe Ağları oluşturuyor ve yönetiyordu.

Türkiye’nin Yetiştirdiği Önemli Bir Düşünce İnsanıydı Yaman Örs
Yaman hoca, adı üstünde YAMAN insandı. Taviz vermez, kimseye boyun eğmez örnek bir insandı. İyi bir savaşçıydı. Tek başınaydı ve kimseye eyvallahı yoktu. Çünkü özgür bir akla ve iradeye sahipti. Öğrencilerini, meslektaşlarını ve toplumu bilim ve felsefeyle aydınlatmaya çalışıyordu. Kavramları mutlaka iyi analiz eder ve konunun anlaşılmasını sağlardı.
Yaman hoca ile tanışıklığımız karşılıklı olarak yazdığımız gazete ve dergiler aracılığı ile özellikle Bilim ve Toplum derisinin yazarları olmamız aracılığı ile olmuştu. Kendisini birçok konuda yetiştirmiş, konuları derinlemesine analiz eden önemli bir bilim ve düşünce insanıydı. Tanıştıktan sonra dost olmuş ve değişik konularda görüş alış verişinde bulunuyorduk.
Bilim ve Bilimsel Felsefe Çevresi grubu adına beni Ankara’ya “Bilim ve Bilim Tarihi” üzerine konuşma yapmak üzere davet etmişti. Sonra kendilerinin üniversitemizde bir konferans vermesi için çağırdığımızda memnuniyetle dediler ve 3 Kasım 2004 Çarşamba günü Mithat Özsan Anfisi’nde 'Etik'in Anlamı ve Anlamsızlığı' konusunda geniş bir katılımcıya hitap ettiler.

Felsefesiz Toplumların Başı Beladan Kurtulmuyor
Arslan Kaynardağ’ın ifadesi ile felsefe “varlığın temeline araştırmaya yönelen, bilginin ilke ve yöntemlerini, bunlarla birlikte değerleri sorgulayan düşüncedir”. Felsefe fukaralığına karşılık teknoloji zengini toplumların temel değer yargısı açıkgözlülük ve el becerisi ile iş ayarlamaktır. Günümüzde teknolojinin yarattığı kolaylıklar ve birim zamanda yaşanan birçok olay hayata dair birçok şeyi tüketti. Bütün dünya toptan tüketici oldu. İnsan ilişkileri tükendi, Bütün değerler alt üst oldu, kavramların içi boşaltıldı. Varsa yoksa insanın çıkarları, günlük tüketimi, önüne konulmuş ve çoğu da analize ve gerçeğe dayanmayan bilgi yığınları içinde pratiğe geçmektedir. Artık kavramların içi boşaltılmış ve değersizleştirilmiştir. İnsan ilişkileri artık çoğu kişi için teknolojinin esiri haline gelmiş ve küçük çıkarları için kendi yalanları ile yaşamaya başlamış bulunuyor. Her şey anlık tüketildiği gibi insanları da tüketmektedir. Değerleri hızla tüketilmiş/tükenmiş insan ve toplumların sorunlarının sağlıklı analiz etmesi ve kendisi ile barışık yaşaması da beklenemez. Bugün birçok toplumda gördüğümüz sorunlarını çözememenin altında kenedi kendilerini tüketmiş olmaları ve de bu tükenmişliğin farkında olamamalarıdır. Yaman hoca bu bağlamda hayata dair her şeyi sorguluyordu.
Kant, felsefeye ilişkin şu üç soruyu soruyordu: “neyi bilebilirim, neyi yapabilirim, neye inanabilirim”. İnsan teknolojinin yaratığı sosyal medyada önüne çıkan bu milyonlarca bilgi yığını içinde neyin doğu neyin yanlış olduğunu ayıklayabilmesi için sağlam nesnel bilgi birikimi ve konuları irdeleme bilincine ve birikimine ihtiyacı var. Bilginin irdelenmesi felsefe yapmaktan geçmektedir. Bugün sorunlarını felsefe üzerinden çözemeyen toplumlar yalan yanlışa yenik düşmek zorundadırlar.
Türkiye’nin bilim ve felsefe ile aydınlanmasını, dahası taşıyıcı bir ülke olmasını arzuluyordu. Çağımızı bilim ve felsefe belirliyor. Bu süreçte ulusumuzun elini çabuk tutup bilim ve teknoloji transferinde açığının kapatması konusunda çok şeyler yapması gerektiğini yıllardır söylemekteyiz. Ancak bilimden, tartışmadan, eleştiriden, öz eleştiriden ve sorunlar ile yüzleşmekten kaçınan bir yapımız var.

Felsefe ve Bilinç İnsan Sağlıklı düşünmesi için Önemli
Bugünlerde basına yansıyan olaylardan hareket ederek, okumuş belirli mevkilere kadar gelmiş kişilerin nelere önem verdiklerine, kimlere ve nelere inandıklarına bakınca felsefenin ve sorgulamanın ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor. Sokrates gibi her koşulda “doğru nedir”, “iyi nedir” sorularının cevabını sormamız gerekir. Aksi takdirde herkes kendi yaptığını doğru ve iyi sayabilir. Bu ise “mutluluk özlemimizi karanlığa gömer”. Melih Cevdet Anday’a göre de “Günümüzde insanın kendisine yabancı olması, herkesin kendi doğrularını topluma dayatmasının temelinde felsefenin yetersizliği bulunmaktadır”, “felsefesiz yaşamak bilinçsiz yaşamakla eş anlamlıdır”.
Tıp doktoru-patolog olarak morfolojisini bildiği insanın etik değerleri ile derinden ilgileniyor ve felsefe-etik ilişkilerini irdelemeyi seviyordu. İnsana bilinçli yaşamak yakışır, bunu gerçekleştirmenin yolu başta doğa olmak üzere yaşamın bütün öğelerini incelmek ve onun sırlarını çözmekten geçer. Yaman Örs hocanın çalışma felsefesine bakarsak tam de Melih Cevdet Anday’ın belirtiği gibi biyoloji ve bioetik ilişkileri dolayımın da insan üzerine odaklanmıştır.
Bu konuda Yaman hocanın ülkemiz bilim ve kültür hayatına çok değerli katkıları olmuştur. Çok sayıda eser ve bilgi bırakmış, ayrıca çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Ülkemizin Yaman hoca gibi insanlara çok ihtiyaç var.
Sayın Örs; hem nezaketi hem duyarlılığı ile yorulmak bilmez çabasıyla bana örnek oldu. Türkiye ve Ortadoğu’nun ağır sorunlarına ancak bilim ve felsefenin yol göstericiliğinde, eğitimle sanatla çözüm bulabiliriz. Yaşadığımız coğrafya insana dair sorunların kaynağına bakınca Yaman Örs’ün eser, uyarı ve çabalarının ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Kendisine rahmet, yakınlarına ve tüm dostlarına sabır, Türkiye’ye, Ortadoğu’ya, tüm insanlığa bilim, felsefe, sanatta ilerleme dilerim.

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova üniversitesi, iortas@cu.edu.tr,

5 Ağustos 2016, Adana

İbrahim ORTAŞ

6.08.2016 15:17:31

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI