Yayalar kaldırımları kullanamıyor
Manşet Haber 17.06.2016 02:38:26 0

Yayalar kaldırımları kullanamıyor

Yayalar kaldırımları kullanamıyor

Adana(Ulus)--İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı H. Çağdaş Kaya, Adana’daki kaldırım işgallerinin ayyuka çıkmasından duyulan rahatsızlığı vatandaşlar adına dile getirdi. Kaldırımların trafik akışı olan bölgelerde yayaların güvenli bir şekilde yürümeleri için ayrılmış yaya yolları olduğuna işaret eden Kaya, “Yaya yolu, adı üstünde yayalarındır” diye konuştu.

Adana’da pek çok caddede, sokakta; özellikle lokanta ve kafelerin bulunduğu yerlerde, yayaların kaldırımları kullanmasının ne yazık ki mümkün olamadığını vurgulayan Kaya, “İşletmeler,imara aykırı tadilatlarla kullanım alanlarını genişleterek kaldırımlara taşmış durumda, buna bir de kaldırımlara atılan masalar eklenince vatandaşlara da zaten bozuk olan yollarda, araç trafiğinin ortasında akrobasi yapmak kalıyor. Can güvenliği hak getire; yollarda yürüyen insanların, hele çocukların ve yaşlıların çektiği zorluk, onlara reva görülen kent yaşamı içler acısı” dedi.

“ENGELLİLER İÇİN DURUM DAHA VAHİM”
Engellilerimiz için ise durumun daha da vahim olduğunu kaydeden Kaya, bazı kaldırımlara engelli şeritleri konduğunu ancak engellilerin kullanımının mümkün olmadığını, kaldırımın dolayısıyla şeritlerin işgal altında, sarı bantların ise kaldırım süslemesi olarak kaldığını söyledi.
“Kent yaşamı, kentte yaşayanların öncelikle de engellilerin, çocukların, yaşlıların günlük hayatını güvenli, sağlıklı geçirebilmelerine olanak vermelidir.Kentleşmenin en önemli kıstaslarından biridir bu” diyen Kaya, yazılı açıklamasında şunları söyledi:

YETKİLİLERE ÇAĞRI YAPTI
“Ancak şehrimizde engellilerin ve yaşlıların yalnız başına sokağa çıkması pek de kolay olmamaktadır. Kaldırımlar sanki yayalardan başka herkesin; otomobiller, lokanta ve kafelerin uzantıları, esnafın malları kaldırımlarda. Kendi işyerinin hacminden daha büyük bir alanı kaldırımda işgal eden işletmeler dahi var. Kaldırımları kendi kafasına göre dizayn ederek toplumun ortak kullanım alanlarının işgal edilmesinin ve yayaların kaldırımlarda yürüyemez hale gelmesinin yetkililerce engellenmemesi anlaşılır gibi değil.

“BELEDİYELER İŞLETMELERE İMTİYAZ TANIYOR”
Kaldırımların işletmeler tarafından “İşgaliye“ adıyla işgal edilmesi; yaya sirkülasyonunu engelleyen, kent estetiğini bozan, belediyelerin işletmelere imtiyaz tanıdığı bir uygulamaya bürünmüş durumda. Tamam, esnafı da düşünelim ama öncelikle kent yaşamının bütünselliğini düşünerek, herkese adil davranılmasını sağlayarak yapalım; birilerine verilen hakla bir başkalarının haklarını çiğneyerek, çiğneterek değil.  Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm belediyelerimizi kaldırım işgallerine göz yummamaya, bu düzensizliğe, bu haksızlığa, kent yaşamını garabete dönüştüren kaldırım işgallerine son vermeye çağırıyoruz.

“HERKES RAHATSIZ”
Bu durumdan tüm Adanalılar rahatsızdır. Kanıksanan, kanıksandıkça da pervasızlaşan bu durumu engellemek, kent yaşamına ilişkin verdikleri sözlerle belediyelere talip olup halkın oylarıyla göreve gelen yöneticilerin görevidir.

“KONUNUN TAKİPÇİSİYİZ”
Biz; Adana’nın, sağlıklı, nitelikli, insana öncelik veren, kentlilerin yaşamını kolaylaştıran, sosyal, kültürel açıdan zenginleştiren olanaklar sunan bir kent yaşamına ulaşmasını istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için de sorunları dile getirmeye ve dile getirdiğimiz sorunların çözümü için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğiz.  Adanalıları bezdiren, kent yaşamını olumsuzlaştıran kaldırım işgallerine karşı önlem alması için belediyelerimizi göreve davet eder; konunun da takipçisi olacağımızı beyan ederiz.”

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°