YAZMAK BÖYLE BİR ŞEY..!
Manşet Haber 8.06.2020 17:42:03 0

YAZMAK BÖYLE BİR ŞEY..!

YAZMAK BÖYLE BİR ŞEY..!


Yaşamım boyu boğazımdan geçen bir lokmayı kolay kazanmış olsaydım ya da elde ettiğim her ne ise bir tekini hazır bulsaydım “oh bu dünya ne rahatmış” derdim ama olmadı.





Sanki Allah beni yaratırken “git dünya kaç bucakmış gör, sonra gel, hesabını ver” demiş de, ben de yolun başından beri ‘Yarıkkaya Fırtınası’na göğsümü gere gere yürüyorum.





Bir gün şöyle düzlüğe çıksam da, rahat bir nefes alıp, aheste aheste yol alsam, “’her yokuşun bir düzlüğü vardır’ sözü doğruymuş” diyeceğim ama yokuş bitmiyor ki.





O yüzden düzlük aramaktan vazgeçtim. En doğrusu bir dağın yamacında oturup, dinlenmek diye düşünüyorum artık.
Çünkü bu kadar koştuktan sonra anladım ki, ne kimse bir madalya veriyor, ne de yolun sonu geliyor.









Bu yüzden kendi kendime, “artık otur bir kenara” dedim. “Kendini bildin bileli bu hayatta ne kadar yol kat ettin, o yollarda neler gördün, neler yaşadın bir düşün, belki işe yarar bir şeyler aklına gelir de, yazarsın.”





İyi güzel de hasırın altına süpürülmüş o kadar çok şey var ki, şimdi şöyle bir evin tozunu almaya kalksak, neler çıkar neler.





Bu arada beynim öyle bir noktaya gelmiş ki rölantideki araba motoru gibi gaza basmasam da çalışıyor. Kendi kendine, gece gündüz düşünüyor. Gece başımı yastığa koyduğumda bile kalemsiz kağıtsız öykü yazıyor. Yeter artık diyorum bazen, dur düşünme, indir şalteri, ışık sönsün. Başka çaresi yok zaten. Çünkü bunu yapmazsam gece gündüze karışacak, uykular haram olacak.









Ama gerçekten de o kadar yazacak şey var ki, keşke zamanım olsa da hepsini yazabilsem.





Aslında yazmak kadar okutmak da önemli. Okutmak için de yayınlamak gerek.





Sosyal medyadan Allah razı olsun, yayınevlerinin eline düşüp, insanı sömürülmekten kurtarıyor ama orada yazılanlar da suya yazılmış gibi, en fazla bir günlük ömrü var.





Ayrıca herkes okumaktan çok, yazmayı tercih edince, alan yok, satanın canı çıksın işine dönüyor.





Sosyal medyada kalıcı bir eser ortaya koymak da mümkün değil. Yazan bile yazdığının peşine düşmüyor. Genelde içini dökmek, bir şeye tepki göstermek ve kendini tatmin için yazıyor insanlar.









Oysaki bir edebiyat eseri ortaya çıkarıp, kalıcı olmasını sağlamak için kitap haline getirmek gerek. Ve o kitabın da okunması lazım. Yoksa herkes içinden geldiği gibi ne isterse onu yazar, sonra bastırır parayı, kitap yapar ve alır bir kenara koyar ya da babasının hayrına dağıtır.





Bu güne kadar on sekiz kitabım yayınlandı. Bunların büyük bölümünün baskı ücretini ben karşıladım. Bazılarını yayınevleri dağıttı, bazılarını kendim imza günlerinde okuyucuya ulaştırdım. Tabi bunları yapmak hiç kolay olmadı.





Yazmak önce bilgi birikimi istiyor, belli bir konuda araştırma, inceleme, uzmanlık ve tecrübe istiyor. Tüm bunlar olsa bile akıldan geçenleri yazıya dökmek ayrı bir sanat ve ustalık gerektiriyor. Bu da hadi deyince olmuyor, yılları alıyor.





Uzun süreden beri okullarda ya da çocuk kulüplerinde öğrencilere konferanslar veriyorum. Beni dinleyen gençler bazen “nasıl yazar oldunuz?”, “yazar nasıl olunur?”, “yazar olmak için ne yapmak gerekir?” gibi sorular yöneltiyor.





Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki; ama başta yazdığım gibi mutlaka hasırın altına süpürdüğünüz bir şeyler olmalı. Günü geldiğinde onlar bir bir ortaya çıkarken, siz yazmaya hazırsanız, her yaşanmışlık bir öykü, bir şiir, bir roman olabilir.





Yoksa, “benim hayatım roman” dersiniz ama hiçbir zaman o romanı başkalarına okutamazsınız.





Yazar olmak için, yaşanmışlıklar bir kenarda birikirken, sizin de mutlaka yazma becerisini kazanmanız gerekir.





Ben öyle yaptım. İlk öykü kitabımı gazeteciliğe adım attıktan tam on altı yıl sonra yayınladım. Tabi o zamana kadar da birçok hikaye, şiir, deneme, makale, haber, röportaj yazdım. Edebi değeri olanları bir kenarda biriktirip, zaman içinde tekrar tekrar elden geçirerek, defalarca yeniden yazarak olgunlaştırdım.





Ve hala o yıllarda yazmış olduğum hikayeleri şimdi beğenmeyip, yeniden düzenliyorum. Demek ki olgunlaşıyorum, bakış açım değişiyor, yazım konusunda tecrübelenip, yeteneğimi artırıyorum.





Bu arada tüm bunları yapmayıp, durduğum anda da ışıkların sönüp, karanlığa gömüleceğimin farkındayım.





Çünkü benim yolumu aydınlatan şey düşünmek, düşünürken ürettiğim fikirleri yazmaktır.





Yazdıklarımı yayınlayıp, başkalarıyla paylaşarak da, yansımalarında kendimi görüyorum. Böylelikle kim olduğumu biliyorum.
Aksi takdirde ben kendimi bir şey sanarım ama gerçek bambaşkadır, haberim olmaz.





İşte yazmak böyle bir şey.





Elinizde tuttuğunuz bir kitabı okurken, bunları da düşünürseniz, yediğiniz yemeğin lezzeti kadar, ona verilen emeği de takdir etmiş olursunuz.





Yazar, ne yazar, okuyucu bilir, ama yazılmayanları yalnızca yazar bilir, yazılmayanların da yazılmasını sağlamak gerek.





(T.D. /6.6.2020)



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 14.2°