YENİ KAPİTALİST YÖK: 'PARA' FAKİRE BARAJ, ZENGİNE İMKÂN, PEKER’İN ŞAŞIRMASINA ŞAŞARIM

YENİ KAPİTALİST YÖK: 'PARA' FAKİRE BARAJ, ZENGİNE İMKÂN, PEKER’İN ŞAŞIRMASINA ŞAŞARIM

YÖK-ÖSYM ilk yerleştirme sonuçlarını açıkladı. 3 milyonu aşkın adaydan 851 bini örgüne, 155 bini açık’a yerleştirildi. 240, hatta yabancı dille birlikte 320 sorudan toplamda bir doğrusu olmayan bile 4 yıllık lisans programlarına yerleşebildi. Buna rağmen bazı 4 yıllık kontenjanlar dolmadı, hâlâ vakıfta (özelde) açık kontenjanlar var. Hâlâ 2 milyon öğrenci yerleşemedi.

Sorun ve soru çok. En baştan, temelden sormak gerekiyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunun ölçüsü nedir? Cehaletin veya bilgi bilimin ölçüsü ölçütü nedir?

YÖK, ÖSYM, MEB’in ölçütü veya ölçüt arayışı nedir acaba? İlk ve ortaöğretim için, meslek yüksekokulu için ölçüt nedir, uzaktan öğretim için ölçüt nedir, üniversite için ölçüt nedir acaba?

Ölçüt: Yoksul Başarmak Zorunda, Paralı Olan Zaten Satın Alır
MEB ve ÖSYM’nin yaptığını bir tümce ifadesine dönüştürürsek, örneğin “bazı öğrencilere hiç matematik, fen, felsefe öğretmeden lise diploması veren ve bunları yükseköğretime kabul eden öğretim ve seçme yerleştirme sistemi uygundur” önermesinin alacağı doğruluk değeri nedir?

Eğer zaten alan bilgi becerisi yetersiz bir kısım öğrencinin yerleştirilmesi yapılıyorsa, böyle bir durumda, isteyen tüm lise diplomalıların bir yükseköğretim kurumuna yerleştirilmesi mi yoksa 2/3’sinin elenmesi mi daha uygundur?

Vakıflar, parası olan için bol bol kontenjana sahipse, devlet veya özeller 240 sorudan 0,15+0,15 toplam 0,30 doğrusu veya 500 ham puandan 0,25+0,25 toplam 0,5 ham puanı olanı olan öğrenciyi kabul ediyorsa, yani 1000’de birini bile tutturanı kabul ediyorsa, MEB bu öğrencileri bu hallere düşürüyorsa, doğru düzgün eğitim öğretim yapmıyorsa, YÖK-ÖSYM bu halde öğrenci kabul ediyorsa, buna rağmen öğrencilerin 2/3’si yerleştirilmemişse, eğer bir ölçütten söz edilecekse,

Yoksul başarmak zorunda, aksi takdirde hiç istenmeyene razı olur, buna rağmen büyük çoğunluğu dışarda kalır,Zengin her koşulda zaten satın alır.
Peker Bu Düzene Niye Şaşar, Şaşarım
Peker, devletin gladyo ile, derin NATO ile, derin devlet ile nasıl çeteleştiğini, nasıl mafyalaştığını, ülkedeki yarım yamalak kurum ve kuralların bile nasıl yıprandığını, kuralsızlığın nasıl da çıkara dönüştüğünü, bu çıkar dünyasının nasıl da çevre bulduğunu anlatıp duruyor da sonra da ben Freud’um, ben sizi tedavi edeceğim vesaire diyerek, sözünüzde durmuyorsunuz, hiçbir şeye tınmıyorsunuz, neden bunlara şaşırmıyorsunuz, bu tepkisizlik nedendir diye şaşırıyor ya ben de bu şaşkınlığına şaşırıyorum.

Yolsuzluğun ortalamaya dönüştüğü, mafyanın çete başlarının “adam”dan sayıldığı bir ülkede yurttaşın yolsuzluğa şaşıracak mecali kalmadığı gibi bunda şaşılacak bir durum olmadığını zaten hiç matematik fen başarısı olamayan okul örneklerinden kestirebiliriz.

Ortalama o kadar dip yapıyor ki kimsenin kimseden farkı kalmayınca herkes dipteki ortalamaya veya niteliksizliğe göre değerlendirme yapmaya başlıyor.

Diyalektik de işliyor ama: Yolsuzluk, hırsızlık, şiddet, uyuşturucu, depresyon, yangınlar, yoksulluk, yoksunluk tepe yapmaya başlıyor.

YÖK Başkanı: Paralı Diplomanın Tümden Önünü Açtık, Şimdi Ucuza Diploma Satın Diyebilir Mi?
Alanı bilmem ama parası olan ve satan memnun, kapitalizm bu. Yükseköğretimi “sektör” gören TÜSİAD, Bologna ve YÖK el birliğiyle “bilimi”, üniversiteyi değersizleştiriyor. YÖK Başkanı Özvar, AKP ile danışıklı olarak, bir gecede tüm ölçütleri kaldırdı, özele talep yarattı. Şimdi de “vakıf üniversiteleri öngörülebilir ve istikrarlı ücret belirlemeli” diyor.

Bunun çıplak anlamı pazar payınızı genişlettik, siz de biraz daha ucuza diploma satın diyor.
Vakıflar ise müşteri varsa niye ucuza satalım, ölçütleri kademe kademe azalttınız, şimdi de neredeyse tümden kaldırdınız, diplomayı biraz parayla satalım hesabında.

Zaten yapılan da bu. Varlıklı sınıflar ve özel-vakıflar bundan çok mutlu. Hepsi danışıklı zaten. Diploma da mümkünse paralı satılsın, parası olan diploma satın alsın, diplomanın diploma olma dışında ve Cumhurbaşkanlığına adaylıkta ön şart olma dışında zaten hangi bilgi değeri kaldı ki, iş olsun diye veriliyorsa iş olsun diye şart koşuluyor, şartları da pek takan bulunmuyor zaten. Diploma olsun yeter, temsil ettiği bilgi beceriyi garanti etmesinin ne önemi var.

Fakirin Barajı Parasızlık, Zengine Paralı Diploma
Özetin özeti şu ki, nitel ölçüler kalmamış durumda. Fakirin bir kısmına içi boş, zengine de parasıyla diploma verirsin, herkes bundan mutlu olur mu, bu mutluluk ne işe yarar, sistem iktidarlara meşruluk aracına dönüşürse, Peker’in kendi yaptıklarını anlatıp kendi yaptıklarına şaşırmamasına ve bizim buna niye şaşırmadığımıza ve halkın tepkisizliğine şaşırmasına şaşar kalırız.

Tek kuralın para piyasa olduğu, para piyasanın da çetelerle paylaşıldığı kapitalizm bu. Fakirin bir kısmının içi boş MYO’larla, değersizleşmiş diplomalarla kandırılması sistemin meşruiyeti gereği, fakirin barajı parasızlık-yoksulluk, milyonlarcasının hâlâ dışarda kalarak ucuz emek arzının garanti edilmesi sistem gereği. Şaşıracak ne kaldı ki. Peker, bir gün Cumhurbaşkanı olur veya Cumhurbaşkanlığını belirlerse, zaten memlekete kanaat önderi, hatta halkın gözünde “savcı hakim polis” olmuşsa, bunda şaşılacak ne var?

Devrimler şart.

Adnan Gümüş

20.08.2022 00:09:22

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI