“YENİMUHALEFET” İNCE Mİ?
Manşet Haber 10.02.2021 17:25:43 0

“YENİMUHALEFET” İNCE Mİ?

“YENİMUHALEFET” İNCE Mİ?

2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP yönetiminin aday olarak göstermişti,
Kırkiki yıl bu partinin her bölümünde yer almıştı,
Bu süreçte “kafamda siyah saç kalmadı” sözümü de kullanmıştı…
Muharrem İnce dün CHP’den istifa etti!
CHP içinden eleştirel sesler gelmesine karşın, özellikle “cumhur ittifakından” besleyici sesler gelmesi hiç kimseyi şaşırtmasın, bir de yandaş kanalların “istifaya” ayırdıkları zaman…
“İktidardan” kopan kime kapısını açmadı, kimin yanında olmadı, kime “ödünç” milletvekili verdi ya da “veririm” demedi!
Demokrasisi içselleşmiş ülkelerde bu ya da benzer olgular nasıl yürüyor/ siyasi partiler nasıl bir tutum içine giriyor konuşulur da; ancak bizde “demokrasi adına” yapılan bu!
“İktidardan” kopana “muhalefet”, “muhalefetten” kopana “iktidar” sarılır!
***
Muharrem İnce denince aklınıza “ne” gelir bilmiyorum da…
CHP’nin sözcüsü olduğu günlerde, gerek mecliste yaptığı konuşmaları, gerekse gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlarda salt partilileri değil, “iktidar” yanlısı olan seçmeni de titretirdi.
Bir meclis konuşmasını anımsıyorum…
Şiir okuyor gibiydi, meclisten “çıt” çıkmıyordu, televizyon karşısında izleyenler kulak vermeden yapamıyordu…
Politikayı eğitimi, ekonomiyi, yaşamı, sanatı, bilimi “matemetik/ fizik/ kimya/ biyoloji/ tarih/ felsefe” boyutunda ele alıyor, ele alırken de en kolay/ anlaşılır dili seçiyordu.
N’oldu peki?
***
Bizde alışılmışın dışındaki sese “ayrık otu” denilerek atılıyor nedense; bir kardelen, bir karanlığın ortasında ışıldayan “ateş böceği” sayılmıyor!
CHP’ye, CHP’nin kuruluşuna, CHP’nin kuruluş amacına kimsenin bir şey dediği yok; bugün “iktidarın” en katı, en gerici, en cumhuriyetten uzak sesleri bile CHP’ye söz söylerken “iki kez” düşünme gereği duyarlar, iki susarlar/ bir konuşurlar!
Ancak CHP yönetimi öyle değil!
Özellikle şu an varlığını sürdüren “yönetimin”, CHP’nin kuruluş/ varlık gerekçelerinden her türlü uzaklaştıklarını, parti “ideolojisinden” koptuklarını, seçmenine “acı/ başarısızlık/ erinçsizlik/ gönençsizlik/ bir başınalıktan başka bir şey vermediklerini yaşadığımız sürede hem gördük/ hem de görüyoruz!
CHP yönetimi/ kazandıkları yerel yönetimleri, yıllardır “üvey” kalan seçmenlerine nasıl sunacaklarını bile başaramadı!
CHP yönetiminin belirlediği aday seçmene sunuldu, seçmen adaya oyunu verdi, aday kazandı…
Kazanan bir aday oldu, bir de etrafını saran/ hep el üstünde tutan; partili eskisinden daha incall escort izmit kötü şimdi, hem destekledi, hem de dokunabilmekten bile uzak!
***
Eğer CHP’ye “yeni bir soluk” gelmesi isteniyorsa Muharrem İnce’nin olmamasının hiçbir gerekçesi yok; bunu cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde gösterdi!
İlk adaylığı açıklanırken genel başkanın “gel Muharrem” demesine karşın,
Seçim sürecinde birçok yerde bir başına olmasına karşın,
O seçim günü akşamı, Tuncay Özkan’ın da içinde olduğu gece yarısında yapılan konuşmanın çarpık/ çelişkili/ belirsizlik dolu bilinmeyenlerine karşın…
Muharrem İnce’nin bir şeyleri başardığını, bundan parti içinde bir grubun sancılandığını, parti yönetiminin İnce’yi çember dışına atmak için düğmeye bastığını anlamak zor değil!
Kongrelerde yönetimin dışına atabilmek için, üye vermemek için yapılanlar unutulmadı sanırım…
Bu davranışların, bu yaptırımların hiç biri CHP anlayışı değil, daha çok; sistemin/ anaparadarın/ fırsatçıların/ biatçıların/ cahillikten instagram escort mersin beslenenlerin/ bilimden uzaklaşanların/ demokrasiden kopanların/ cumhuriyeti tanımayışın belirtileri…
Düşünsenize; bir aday çıkıyor, geçtiği yer yerde öyküler bırakıyor, günlerce konuşuluyor…
Bunu içine yediremeyen CHP’nin tutucu/ biatçı/ muhafazakar/ solcu olmayan yönetimi yolunu kesmek için her şeyi deniyor!
***
Muharrem İnce’nin “istifasını” anlıyorum da…
Üstelik “istifa” eylemine kolay karar vermediğini öngörüyorum da…
“Eleştiri” adı altında yaptığı “istifa” konuşmasında yer alan “ağır” tümceler yer almamalıydı. Örneğin yıllardır beri süren, ancak bugün yaşananlar için “Atatürk'ün emanetini, işgalden kurtarmak için terk ediyorum” demesinin de tutarlı yanı yok!
Kızdığınıza bu denli “acı” verecek durumun özeti “cinayettir”!
CHP’nin içinde bulunduğu koşulları hem anlatmaya çalışıyorsunuz, hem de içinizden koparamadığınız CHP’yi param-parça ediyorsunuz!
Daha önce onlarca kez/ yüzlerce kez yinelediğiniz “yönetim” sorunlarını bir yandan unutup/ ya da bir yandan CHP’ye zarar verici söylem olmamalıydı!
Bu arada CHP’den çok söylenen olacak, “İktidar” kanadından çok savunanlar olacak; kendiliğinde kalmalı! Diğerlerinden “başka” davranmak, diğerlerinden “başka” düşünmek, diğerlerinden “başka” alışık olmayan kararlar almak zorunda!
“Muhalefette” yeni bir anlayış olduğunu göstermek zorunda; yenimuhalefet olmak zorunda…
“Yenimuhalefet” olunmayacaksa, bunca adana kaliteli escort çabaya/ uğraşa hiçbir gerek yok!

Kemer mutlu son

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°