YEŞİLÇAM’A YENİ SOLUK!
KÜLTÜR-SANAT 18.08.2016 18:21:17 0

YEŞİLÇAM’A YENİ SOLUK!

YEŞİLÇAM’A YENİ SOLUK!

Türk sinemasında Adana’nın çok önemli bir yeri var. Çukurova’nın bereketli topraklarında edebiyat alanında bir çok önemli sanatçı yetişti. Son yıllarda bu özelliğini kaybetse de Adana’nın Yeşilçam’daki yeri tartışılmaz.

Özellikle sanayileşmede bir zamanlar ilk akla gelen kent olan Adana, bu özelliğiyle de Kültür-Sanat alanında da ilk sıralarda yer alıyordu.  Başta işsizlik olmak üzere bir dizi sorunla boğuşan Adana’dan yeşilçam’a yeni bir soluk geldi.dayak sahnesi1

Uzun yıllardır Adana’da fotoğraf sanatçılığı yapan, basın-yayın organlarında çalışan Serdar Kürkbaba’nın en büyük özelliği, Yeşilçam’a olan bağlığı ve sevgisi.

Yeşilçam’ın emektarlarının da yakından tanıdığı, Adana’ya geldiklerinde arayıp-sordukları, sevip-saydıkları Serdar Kürkbaba, son olarak senaryosunu yazdığı, yapımcılığını üstlendiği ve başrol oyunculuğunu yaptığı, “Kimsin lan sen” adlı filmini tamamladı.

Çekimlerine Kahramanmaraş’ta başlanan ve Osmaniye, Adana, Tarsus, Mersin, Silifke ve Susanoğlu’nda devam edilen, “KİMSİN LAN SEN” adlı filmin çekimleri tamamlandı.

Yönetmenliği ve oyunculuğunu Adanalı fotoğraf sanatçısı Serdar Kürkbaba’nın yaptığı filmde Emine Şule, Ökkeş Avgın, Mustafa Dik, Mehmet Kaçıra, Mahmut Hazım Kısakürek, Ebru Dalan, Goncagül Şen, Esra Dalan, Abdullah Can, Emel Akçalıer, Ümran Aydın, Murat Cankoy, Kadir Mahcuhan, Serdal Yangınlaroğlu, Ahmet Turan Üngör, Esma Bütün Üngör, Hanifi Keleş, İlhami Besler, Kadir Parlak ve Ekrem Akbalık rol aldı.

Konuk oyuncu olarak da Yeşilçam’ın ünlü simalarından Aytaç Arman, Bahar Öztan, Engin Çağlar ve Yavuz Karakaş da filme katkıda bulundu.

Geliri engelli çocuklara aktarılacak olan filmde, zorlu yaşam koşulları gereği ve maddi imkansızlıklar sonucu eşi tarafından terk edilen Ayhan’ın komediyle başlayıp dramla biten hayat hikayesi anlatılıyor.

Filmin yönetmenliğini de üstlenen Fotoğraf Sanatçısı Serdar Kürkbaba, “Kimsin lan sen” adlı filmi çok zor şartlar altında çektiklerini ancak sonuçta gerçekten izlenmeye değer üst kalitede bir filmin ortaya çıktığını belirterek, “Filmimizde rol alan tüm sanatçı dostlarımıza teşekkür ediyorum. Montaj ve diğer teknik çalışmalar da tamamlandıktan sonra filmimiz Eylül ayı sonunda gösterime girecek. Herkesin beğeneceği bir film olduğuna inanıyorum” diye konuştu.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°