Yılmaz, üniversite mezarlığında toprağa verildi
Manşet Haber 11.09.2012 00:01:23 0

Yılmaz, üniversite mezarlığında toprağa verildi

Yılmaz, üniversite mezarlığında toprağa verildi

Çukurova Üniversitesi kurucu öğretim üyelerinden, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü emekli öğretim üyesi ve eski rektör yardımcılarımızdan Prof. Dr. Muhsin Yılmaz Adana’da toprağa verildi.
Rektörlük binası önündeki törene Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın ailesi, Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Üniversite Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mithat Özsan, eski rektörlerden Can Özşahinoğlu, Yalçın Kekeç ile idari ve akademik personel katıldı.
Çukurova Üniversitesi kurulduğundan bu yana üniversiteye bir çok ilkleri kazandıran Prof. Dr. Muhsin Yılmaz için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turgut Yeşiloğlu, Muhsin Yılmaz’ın özgeçmişini okudu. Özgeçmişin okunmasının ardında Prof. Dr. Muhsin Yılmaz için konuşmalar yapıldı.
Ziraat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Mustafa Gök, Ziraat Fakültesi ve Çukurova Üniversitesi’nin kuruluşunda büyük emeği olmuş Muhsin Yılmaz’ı ebedi istirahatgahına uğurlamak için toplandıklarını belirterek, Çukurova Üniversitesi’nin bugün sahip olduğu değerlere gelmesinde, üniversitenin sanatsal, kültürel ve sportif alanlarında çok büyük yatırımların yapılmasında ve bu alanlarda büyük ödüllerin kazanılmasında Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın büyük emeklerinin olduğunu söyledi.
Yılmaz ailesi adına konuşan kardeşi Prof. Dr Yücel Yılmaz, Muhsin Yılmaz’ın baba, hoca ve insan yönlerini değerlendirerek, başta ailesi olmak üzere hayatında olan her insana bir şeyler öğretme ve öğrenme çabası içerisinde olduğunu vurguladı.
Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Çukurova Üniversitesi’nin bugünlere gelmesinde Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın büyük emeği ve gayretlerinin olduğunu söyledi. Bilim insanlarının ölümlerinden sonra bıraktıkları eserler ve yetiştirdikleri öğrencileriyle hatırlandığını ancak Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın bunların dışında çok yönlü bir akademisyen olduğunu vurgulayan Rektör Kibar konuşmasına şöyle devam etti, “Emekli olduğu 1995 yılına kadar akademik ve idari yöneticiliklerde bulunmuş Muhsin Yılmaz hocamız, 10 yıl Çukurova Üniversitesi Rektör yardımcılığı görevini yürütmüş ve bu dönemlerde üniversiteye bir çok ilkleri de kazandırmıştır. Çukurova Üniversitesi’nin bugünkü yeşil hale gelmesinde ve Türkiye’nin en yeşil kampüslerinden birisine sahip olmasında Muhsin Hocamızın katkıları çok büyüktür. Bunların yanı sıra Muhsin Yılmaz, bir üniversitenin sadece eğitimden ibaret olmadığını, üniversiteyi üniversite yapan öğrencilerin sosyal, kültürel ve sanatsal faaliyetlerden de geri kalmaması gerektiğini unutmayıp, Çukurova Üniversitesi’ne bu alanlarda birçok faaliyet ve organizasyon kazandırmıştır.”
1972 yılından emekli olduğu güne kadar Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın sayısız başarılı faaliyetler gerçekleştirdiğini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın hatırasını yaşatmayı, Çukurova Üniversitesi ailesi olarak bir görev bileceklerini söyledi.
Prof. Dr. Muhsin Yılmaz’ın cenazesi rektörlük binası önünde yapılan törenin ardından Sabancı Merkez Camii’nde cenaze namazı kılınarak Üniversite mezarlığında toprağa verildi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°