YKS-KPSS HIRSIZLIĞININ ANLAMI: 'LİYAKATSİZ' BAŞKANLIK VE KAPİTALİZM

YKS-KPSS HIRSIZLIĞININ ANLAMI: 'LİYAKATSİZ' BAŞKANLIK VE KAPİTALİZM

Fransız aydınlanmacıları Osmanlıya “kuralsız despotizm” adını yakıştırıyorlardı. Kuralsız despotizmin yönetim meşruluğunun tek ilkesi olarak geriye gücü “Tanrı”dan alması kalıyordu. Eski Türklerde “kutçuluk” veya Weber’in nitelemesi ile “patrimonyalizm” (Tanrının temsilcisi mutlak sultan). Bugünkü başkanlık sistemi de “başkan kararnameleri”ne kalmış bulunuyor yani kendi kuralını kendisi belirliyor ve istediği gibi değiştiriyor. Bu olsa olsa “kuralsız başkanlık” adını alabilir. “Kafana göre kural bozuyorsun” veya “kural koyuyorsun” dendiğinde Eski Türklerdeki “kut” hatırlatılıyor, “kutsallık/kutsalın temsilcisi” pozisyonu “meşruluk” iddiasının temelini oluşturuyor. “Kutsal” ise zaten “kutsal”dır, kutsalın ne yaptığını en iyi kutsal bilir.

Tüm bunların yöneticinin istediği kişiyi istediği mevkiye taşıması yani yarış ve kural dışı alanları yaygınlaştırması kaçınılmaz sayılabilir. Böyle bir durumda her ara yönetici de her grup da kendi adamını istediği yere taşıma durumunu “mübah” yani geçerli saymaktadır, bunda bir beis görmemektedir. Sınav yolsuzluklarının arka planında güç-para istencinin kuralsızlıkla buluşması yatmaktadır.

Türkiye’nin mevcut şartlarında önce genel bir betimde bulunup sonra liyakat ve sınav konusuna geri dönelim.

KURALSIZI “CUMHUR İTTİFAKI” KAPİTALİZMİ, BİRAZ KURALLISI “MİLLET İTTİFAKI” KAPİTALİZMİ
“Kuralsız despotizm” veya bugünkü “kuralsız başkanlık” sisteminin KPSS ve sınav hırsızlıkları ile yakından bağı var. Hatta “Cumhur ittifakı” ve “millet ittifakı” arasında ne fark var denirse, bununla da bağı var.

Yöneticiler hukuk-yasa pek tanımıyor, yetkileri şahsileştiriyor, üst mahkeme kararları mahkemelerce sayılmıyor, Külünk-Ağar-Çatlı-Peker-Bahçeli-Perinçek vb. ana siyasal figürler konumuna gelmiş, tarikatlara kaynak aktarılıyor, vergiler-imar kaçakları af ediliyor vb. Tüm bunlar kuralszılığı-liyakatsizliği gösteriyor.

Sınav hırsızlığı bu kuralsızlık toplamında bir yer buluyor, hatta daha küçük bir parçasını oluşturuyor.

Kuralsız kapitalizme işaret ediyor, kurallı kapitalizm de “liyakat” sistemine bağlı bulunuyor. O da zaten pek işlemiyor.
SİSTEM: A) KAPİTAL AMAÇ, B) LİBERALİZM “KURALINA GÖRE OYNAMA,” C) BECERİ “FIRSATÇILIK”, D) KURAL “YARIŞMA”
Her rejimin bir de bozuk formu mu var, liberal piyasacı sistemlerin bozuk hali “kapitalizm” değil de “kapital”in “piyasa fırsatları” dışında edinilmesi midir?

Yani kapitalizmin kuralı “fırsatları” değerlendirmenin “fırsatı isteme” ve “fırsat için yarışma” ilkesine bağlı olmasıdır.

“Fırsat için yarışma” ilkesi “oyunu kurallarına göre oynama”ya bağlıdır.

Tüm bunların ne anlama geldiğini belki de olimpiyatlar temsil etmektedir.

OLİMPİYAT ETİĞİ: GÜÇ, İSTENÇ, YARIŞMA, KURALLI ÖLDÜRME
Olimpiyat tarihi ile ilgili kaynaklar M.Ö. 776’lara geri götürülen (yaklaşık 2800 yıllık) olimpiyatların bir oyun değil dinsel-toplumsal değerlerle ilgili olduğunu belirtiyor.

Sporcular Zeus Tapınağı’nda oyunların kurallarına uyacaklarına yemin ettiler. Kazananlar kahramanlık ve ölümsüzlük tacı alır, ikinci olan bile utanç konusu, hatta ikinciye yaşama hakkı bile tanınmadığı olurdu, onlar bu sistemin kurbanı durumundaydı. Özellikle de klasik dövüş sanatlarına (boks, güreş, eskrim vb.) katılan her kişi ölümü hesaba katmak zorundaydı, öldükten sonra ritüele katıldıkları için onlara da bazı azizlik/şehitlik vb. payeleri verilirdi.
Olimpiyatlar bugünkü liyakat sisteminin antik dönemlerden günümüze temel modeli sayılabilir. Hıristiyanlık bunları pagan sayarak, kilisenin mutlak otoritesine rakip görerek, yasaklamıştır.

Genel olarak olimpiyatlar ve bugünkü spor müsabakaları “güç” istencinin esas olduğu toplum düzeni ile ilgilidir. Bugün de liberal kapitalizmi en veciz olarak olimpiyatlar-spor müsabakaları, piyasa düzeninde girişimcilik, sınavlar, seçimler temsil etmektedir. Zafer ve yıkımın tek meşruluk kaynağı “kurallara yemin”, oyunun kurallı oynanmasıdır.

LİYAKATCİLİK, MERİTOKRASİ, FIRSATÇILIK: YARIŞANIN KAZANÇLI ÇIKMASI
Liberalizmde “liyakatcilik” ne anlama geliyor? Önce bunun biraz daha anlaşılması gerekmektedir ki sınav yolsuzluklarının, sınav hırsızlıklarının, iltimasların ne anlama geldiği anlaşılabilsin.

Meritokrasi (liyakatcilik) (Latince meritum, 'liyakat' ve Yunanca κρατεῖν, kratine, 'yönetmek') insanların sosyal veya kurumsal olarak tanımlanmış olan bireysel 'başarılarına' veya 'belirli kazanımlara' göre yönetici, yetkili veya üst pozisyonlara geldiği hükümet veya yönetim biçimidir. İdeal olarak, “fırsatı yakalama becerisi” gösteren toplumun her üyesi “kazançlı olduğu” bir pozisyon alır.

Meritokrasi sadece resmi yönetim değil daha geniş olarak liberalizmin bir ilkesidir, liberal kapitalizm için temel “adalet/meşruiyet” ilkesidir. Güç-para arayan piyasa yarışmasına girecek ve piyasa kuralları içinde kaybedecek veya kazanacaktır. Burada kritik süreç “oyunun piyasa kurallarına” göre (liyakate göre) oynanmasıdır. Olmazsa “çete kapitalizmi”, “kuralsız kapitalizm” olmaktadır.

LİBERAL İKTİSADİ DÜZEN VE YÖNETİMDE “MEŞRUİYET” ÖLÇÜSÜ “FIRSATÇILIK” VE “YARIŞMA”
Liberal iktisadın, eğer bir meşruiyet ölçüsü aranacaksa, bunun ne olduğu, bugüne kadar, çok temel tartışmalardan biridir. Mutlak “adalet” anlayışı yok ama “yarışma” ilkesi var: Yarışmaya katılma ve yarışta fark atmak asgari şarttır. “Meritokrasi” (liyakatcilik) performans, isteme (misyon) ve rekabet avantajlarını “meşruiyet” kaynağı saymaktadır.
Esası güç istenci, yarışma ve kazançlı çıkma fırsatçılığı olduğundan bireylere eşit olarak, eşit yetki ve mallara eşit erişim sağlayan eşitlikçilik fikrine karşıdır. Doğuştan gelen haklara karşıdır. Dolayısıyla “sosyal adalete” karşıdır.

KURALSIZ KAPİTALİZM VEYA SINAV HIRSIZLIĞI: “FIRSAT EŞİTLİĞİ”NDEN ÖTE “SAF FIRSATÇILIK”
Kuralsız kapitalizmin, liberalizmin eksik kaldığı kapitalizmin temel göstergesi “meritokrasi-liyakat” sisteminin de yok sayılması, fırsatların kuralsız elde edilmesidir. Dünyada ABD, AB, NATO vb., Türkiye’de başkanlık veya cumhur ittifakı zaten “kuralsızlık” timsalidir, kuralları kendi gücü-avantajı için değiştirmenin örnekleridir. Sınav hırsızlığı bu kuralsızlığın en alta kadar sirayet etmesidir.

Bunlara liyakat bile fazla gelmekte, dolayısıyla herhangi bir meşruiyet arayışına bile ihtiyaç duymamaktadırlar. Kuralsız kapitalizm, “barbarlığın” en güncel ve üst formunu oluşturmaktadır.

Oyunun kurallarının da ihlali fırsatçılığın ve hırsın hırsızlık halidir.

Adnan Gümüş

6.08.2022 23:08:40

YAZARLAR


CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI

“AYÇİÇEĞİNDE ÜRETİM TÜKETİM KADAR ARTMIYOR”

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ PAYDAŞ TOPLANTISI

KARALAR MAKAMINI ATA ERGÜL’E TESLİM ETTİ

TÜRKİYE'NİN “SANAYİ” TEMALI TEK GENÇLİK KOŞUSU

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KUPASI TENİS TURNUVASI

ABB BAŞKANI ZEYDAN KARALAR’DAN 23 NİSAN MESAJI

VALİ KÖŞGER’İN 23 NİSAN MESAJI

DEMİRÇALI: “ÇOCUKLAR BİZİM YARINLARIMIZ”

ÇİFTÇİLERİN SGK UYGULAMALARINDA YAŞADIĞI SORUNLAR

TGC TÜRKIYE GAZETECILIK BAŞARI ÖDÜLLERI SAHIPLERINI BULDU

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI SONA ERDİ

DOÇ.DR.GÜRKAN ATEŞ ABB GENEL SEKRETER YARDIMCISI OLDU