YÜREĞİR’DE KADIN ÇALIŞANLARA 8 MART İZNİ
Manşet Haber 7.03.2021 22:53:01 0

YÜREĞİR’DE KADIN ÇALIŞANLARA 8 MART İZNİ

YÜREĞİR’DE KADIN ÇALIŞANLARA 8 MART İZNİ

Yüreğir Belediyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde belediye bünyesinde çalışan tüm kadınların izinli sayılacağını açıkladı.
Yüreğir Belediyesi’nin Ak Partili Başkanı Fatih Mehmet Kocaispir, Yüreğir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği her projede ve her hizmette kadın çalışanların da büyük emeğinin olduğunu söyledi.
Yüreğir Belediyesi olarak bugüne kadar yaşamın her alanında kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yaptıklarını; kadın merkezleri ve kadına yönelik çalışmalar ile kadının, hayatın her alanında güçlenebilmesi için birçok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Başkan Kocaispir, “Büyük bir özveriyle gece gündüz, hafta sonu hafta içi demeden belediyemizin her kademesinde çalışan mesai arkadaşlarımız kentimizin güzelleşmesi ve gelişmesi için verdiğiniz tüm emekler için sizlere minnettarız. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun” dedi.
Yüreğir Belediyesi’nden yapılan açıklamada “Yüreğir Belediyesi olarak hayatımızın her alanında bizlere değer katan ve fedakârlıklarıyla türlü yükleri omuzlayan tüm kadın çalışanlarımız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde izinli sayılacaktır.” ifadelerine yer verildi.





YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°