YURTLARDAKİ 10 BİN KIZ ÇOCUĞU İÇİN KANUN TEKLİFİ
Manşet Haber 11.10.2020 12:47:11 0

YURTLARDAKİ 10 BİN KIZ ÇOCUĞU İÇİN KANUN TEKLİFİ

YURTLARDAKİ 10 BİN KIZ ÇOCUĞU İÇİN KANUN TEKLİFİ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz yararlanan, 18 yaşını doldurmuş, evli olmayan ve herhangi bir geliri olmayan genç kadınlar ile 18 yaşını doldurmamış anne-babası olmayan çocukların maddi yönden hayatlarının kolaylaştırılması için kanun teklifi hazırladı.

“5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunan Dr. Şevkin, teklifin 18 yaşını doldurmuş, evlenmemiş ve herhangi bir geliri olmayan kadınların sosyal sigorta primlerinin, gelir getirici bir işte istihdam edildikleri ve her halde otuz yaşını doldurdukları tarihe kadar ‘İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması, ayrıca söz konusu süre içinde aylık olarak net asgari ücret tutarında işsizlik ödeneği verilmesini amaçladığını kaydetti.

“YAŞAMLARINA YÖN VEREBİLSİNLER”

Türkiye’deki ailelerin çocuklarının yaşam tarzlarına, yetiştirilmelerine ve ekonomik hayatlarına sunabilecekleri katkıları göz önüne alarak hareket ettiğini, bu felsefe, inanç ve ideallerle hareket eden ailelerle birlikte yetişen özellikle kız çocuklarının bir bakıma şanslı olduğunu ancak ailelerinden uzak veya hiçbir aile üyesi bulunmadığı için yetiştirme yurtlarında yapayalnız büyümek zorunda kalan kız çocuklarının durumunun ayrıca irdelenmesi  gerektiğini kaydeden Dr. Şevkin, “Yaşamın anlamına tam olarak varabilmek adına büyük bir mücadele veren kız çocuklarımızın yetiştirme yurtlarında kaldıkları 18 yaşına kadar olan süreç aslında bundan sonraki yaşamlarına yön verebilmeleri adına önemlidir” dedi.

“YURTLARDA 10 BİN KIZ ÇOCUĞU BARINIYOR”

Anne-baba yoksunluğunun çocuk üzerinde oldukça olumsuz etkileri olduğuna işaret eden Dr. Şevkin, özellikle yetiştirme yurdunda barınan çocukların, ailesinden ayrı yaşamaları nedeniyle bazı psikolojik problemleri olabileceğinin de düşünüldüğünü, Türkiye’de korunmaya muhtaç çocuklar alanında hizmet verilen yetiştirme yurdu ve çocuk yuvalarında yaklaşık olarak 24 bin çocuğun barındığını, 24 bin çocuğun 10 bininin kız çocuğu olduğunun tahmin edildiğini kaydetti.

Türkiye’de kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz ile birlikte iş yaşamında ve toplumsal alanda ötekileştirme, ayrıştırmanın sona ermemesi nedeniyle yetiştirme yurtlarında kalan kız çocuklarının yurtlardan sonraki hayatlarının da garanti altına alınmasını zorunlu kıldığını vurgulayan Dr. Şevkin, “Sunduğumuz değişiklik teklifi, 18 yaşından veya üniversite eğitimlerini aldıktan sonra iş yaşamına atılacak kız çocuklarımızın iş dünyasında yaşayacakları olumsuzluklar, işten ayrılma, iş göremezlik veya engellilik durumlarında gelir elde edebilmeleri ve emekli olabilmelerini kolaylaştırıcı adımlar atılmasını amaçlamaktadır” diye konuştu.

“AYLIK NET ASGARİ ÜCRET VERİLSİN”

CHP’li Dr. Müzeyyen Şevkin’in meclise sunduğu kanun teklifi değişikliği şöyle:

“SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (7) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“7) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişiler; daha önce yetiştirme yurtlarında kalmış olan 18 yaşını doldurmuş, evli olmayan ve herhangi bir gelir getirici işte istihdam edilmeyen kadınlar ile ana ve babası olmayan Türk vatandaşlarından 18 yaşını doldurmamış çocuklar,”

MADDE 2- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 20- Daha önce 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin (2) numaralı alt bendi kapsamındaki yetiştirme yurtlarında kalmış olan 18 yaşını doldurmuş, evlenmemiş ve herhangi bir geliri olmayan kadınların, bu Kanun kapsamındaki sosyal sigorta primleri, gelir getirici bir işte istihdam edildikleri ve her hâlde otuz yaşını doldurdukları tarihe kadar İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanır. Bu kişilere ayrıca söz konusu süre içinde aylık olarak net asgari ücret tutarında işsizlik ödeneği verilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, bu maddenin yayımı tarihini izleyen üç ay içinde Kurum ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca düzenlenir.”

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°