Yurtta Yetişti Vekilliğe Aday Adayı Oldu
Manşet Haber 16.09.2015 10:15:46 0

Yurtta Yetişti Vekilliğe Aday Adayı Oldu

Yurtta Yetişti Vekilliğe Aday Adayı Oldu

Yurtta yetşen Osman Yıldız, memleketi Adıyaman’dan MHP Milletvekili Aday Adayı oldu. Yıldız, Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazacak olan partini Milliyetçi Hareket Partisi olacağını belirterek, “Türkiye’nin elimizden kayıp gitmesine asla izin vermeyeceğiz” dedi.

MHP Adıyaman İl binasında Merkez İlçe Başkanı Ömer Yıldırım ve İl Başkan Yardımcısı Mustafa Gündoğan ile birlikte düzenlediği basın toplantısı ile MHP’den Adıyaman 26. Dönem Milletvekili aday adaylığını açıklayan Osman Yıldız, 7 Haziran seçimlerinde seçimi kaybeden AKP’nin görünmeyen ve görünen başkanlarının ısrar ve ihtirasları uğruna yeniden seçime gidildiğini ifade etti. MHP Aday Adayı Yıldız şöyle konuştu:

AKP 1 KASIM’DA HALKIN ŞAMARINI YİYECEK

osman_yildiz_yurt_mhp“1 Kasım seçimleri bunun için büyük önem arz ediyor. Bizi önce Büyük Ortadoğu Projesi ile ABD kandırdı, paralel yapı kandırdı ve şimdi de PKK kandırdı edebiyatı ile Türk insanının sağduyusu ile alay edercesine hareket eden AK Parti iktidarı, milli duygularına sahip Türk Milleti’nden gerekli olan şamarı 1 Kasım günü sandıkta halkımızdan oyları ile alacaktır.

YURTTA BÜYÜDÜM

Ülkeyi dışarıda yalnızlığa, içeride kargaşaya sürükleyen AK Parti iktidarı, ekonomiyi de tepetaklak yaparak insanlarımızı açlığa ve susuzluğa doğru adeta sürüklemektedir. Bu aymazlığa ve başıboşluğa son verecek kadrolar MHP’de mevcut olup ülkenin kurtuluşu Milliyetçi Hareket Partisi’nin kadrolarındadır.”

Yıldız, Adıyaman Yetiştirme Yurdu’nda bu vatanın imkânlarıyla büyüdüğüne dikkat çekerek, “Adıyaman’ın sorunlarına çare bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sizin sesiniz olmak için yola çıktım.” Diyerek konuşmasını şöyle tamamladı:

“Adıyaman’ın yalnızlığa itilmesi ve Güneydoğu’nun kaderine terk edilen kenti olmasının sorumluları önümüzdeki günlerde karşınıza çıkarak sizden oy isteyecekler. Utanmadan karşınıza çıkıp sizin vicdanınızda kendilerini aklamaya çalışacaklardır. Çok iyi biliyorum ki, o vakit sizler AK Parti’yi tarihin derinliklerine kadar iterek ‘yeter artık, ülkeyi daha fazla girdaba sürüklemeyin’ diyerek Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazacak olan Milliyetçi Hareket Partisi’ni iktidar yapacaksınız.

Türkiye’nin elimizden kayıp gitmesine asla izin vermeyeceğiz. Bunu da birlikte başaracağız. Adıyaman kazan, biz kepçe, her yaş, cins ve meslek sahibi Adıyamanlı kardeşlerimize ulaşarak, ülkemizin sürüklenmekte olduğu tehlikeye dikkat çekeceğiz. 13 yıldan beri AKP iktidarının ortaya koyduğu manzara konusunu yazılı, görsel medya ve yüz yüze anlatmak için bütün enerji ve birikimimizi hangi konumda olursak olalım anlatmaya çalışacağız.

Sizin içerinizden çıkan bir hemşeriniz olarak kendimi Adıyamanlı kardeşlerime emanet ederek bu kutsal yolculuğa çıkmış bulunuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bir neferi olmaktan her zaman gurur duyan bu kardeşiniz için yolumuz uzun ve sorumluluğumuz büyük. Adıyaman’da zoru başarıp TBMM’de sizleri temsil etmek istiyorum”

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°