YURTTAŞA YAŞATTIĞINIZ GİBİ YAŞAYIN…

YURTTAŞA YAŞATTIĞINIZ GİBİ YAŞAYIN…

Geçtiğimiz Şeker Bayramı öncesinden bu yana sözü edilen, “iktidarın” emekçiyi enflasyon altında ezdirmeme sözünün ardından, “herkes sevinecek” denilerek açıklanan ara “asgari ücret” zammı, kaygılarla birlikte yoksulluğun/ açlığın/ zorluğun süreceğini gösteriyor!
Üstelik “ek zammın” açıklanması öncesinde, “yılbaşından önce hem asgari ücrette hem memur maaşlarında hem emekli maaşlarında çok ciddi artışlar yaptık” diye anımsatılmaya çalışılan günden bu yanan “maaşların” başına ne geldiğini umursamayarak, gözlerden uzaklaştırarak…
Yılbaşında yapılan “tarihsel zam” diye tanımlanan artışla birlikte elektriğin, doğalgazın, akaryakıtın, yağın, şekerin, etin, sütün başına gelenlerden söz ediyorum; araç ederlerinin, konut ederlerinin, akıllı telefon ederlerinin, deniz kıyısında beş gün yaz dinlencesi ederinin, bayram tadında bayram geçirme ederinin, yeni giysi edinme ederinin, ayda bir çocuklarla cız/ bız yapma ederinin ne olduğunu sormuyorum!
Yılbaşından bu yana “ekmeğin” ederini soruyorum; ya da sözde yapılan “zam” ardından emekçinin sırtına sağanak biçiminde yağdırılan “aç kal” zorbalığını soruyorum!
***
Yılbaşından bu yana ederi artan ürünler, ederi düşen ürünler araştırılmış…
Ederi artan ürünler şöyle:
Antep fıstığı, elma, limon, toz şeker, yeşil mercimek, beyaz peynir, yoğurt, kaşar peynir, pirinç, tereyağı, zeytinyağı, kuru soğan, kuru incir, dana eti, ıspanak, nohut, mısırözü yağı, kuru kayısı, ayçiçek yağı, kuru fasulye, kırmızı mercimek, tavuk eti, havuç, kuru üzüm, patates, domates…
Ederi düşen ürünler de şunlar:
Salatalık, sivri biber, patlıcan, yumurta, yeşil soğan, maydanoz, kabak…
Ek “asgari ücret” zammını neresinden tutarsanız tutun, altı ay öncesinden bu yana oluşan “alım gücü” aşınmasını göreceksiniz!
Araştırmada şu not da belirtilmiş:
“1 Ocak 2022'de bir aylık net asgari ücret ile 333 litre motorin ya da 329 litre benzin alınırken zamlı yeni asgari ücretle bu miktarlar 1 Temmuz 2022’de 206 ve 202 litreye düştü. Asgari ücrete yüzde 29 zam gelmesine karşın asgari ücretli altı ay öncesine göre yüzde 38 daha az motorin satın alabiliyor.”
Araştırmalar, her “yeni başlayan günün”, emekçiler açısında daha da “zorlu” olacağını gösteriyor!
***
Asgari ücret 4 bin 253 liraydı,yapılan ara zam sonrasında 1 Temmuz 2022'den sonrası göz önünde tutularak yaklaşık yüzde 30’luk artışla 5 bin 500 liraya yükseldi.
Ek zam belirleme sürecine ilişkin “üreterek büyümeye devam eden güçlü Türkiye’nin emektarı işçileri enflasyonun negatif etkisinden korumak için özverili bir çalışma gerçekleştirildi” sözlerine yer verildi!
Yukarıda çıkartılan listeye, dar gelirlinin temel gereksinmesi arasında başlarda yer alan kirasını, elektriğini, doğalgazını eklemedim; bu bize, işçilerin “enflasyonun negatif etkisinden korumak için nasıl bir özveri” sorusunu çağrıştırmamalı mı?
Yapılan yüzde otuz ek zam, ya da bundan sonra ödenecek beşbinbeşyüz lira; emekçinin yaşamını sürdürmesinde ne denli kolaylıklar oluşturacak, hangi temel ürünleri zorlamadan edinebilecek, yaklaşan bayramda/ yaz dinlencesinde ne denli soluklanmasını sağlayacak?
Bu sorunun yanıtı hiç de zor değil aslında…
***
İşin daha da iyi bilinen bir sacayağı daha var…
“İktidar”, her nedenli “fahiş fiyatla” savaşacağını söyleseler de, ekonomiye ilişkin açıklamalarında gelecek ayların “çok iyi” olacağının sözünü verseler de, yurttaşın enflasyon altında ezilmeyeceğinin güvencesini verseler de, yollarla/ köprülerle/ park alanlarıyla bayram havası estireceklerini sıkça yinelese de hem yalanları hem beceriksizlikleri, hem de umarsızlıkları öyle belirgin duruyor ki…
Üç gün önce “en düşük emekli aylığına zam” dediler, bir gün sonra ekmekte “zamma yakın” artış odu, daha üstelik emeklinin cebine girmeden…
Dün açıklanan “asgari ücrete ek zam” ardından, pazartesi gününden sonra gelebilecek “zamları” düşünmüyorum bile!
Yılbaşı öncesinde açıklanan “tarihin en büyük asgari ücret zammının” ardından, yeni yıla içmeden sarhoş girmişti tüm emekçiler, yeni yılın/ yeni gününü anlayamadan elektriğe çarpılmış, kış ayazında kalmış, deniz dalgalarının vurgunun yemiş gibi sarsılmıştı!
“Çalışanları ezmedik, enflasyona ezdirmedik” denilmek yerine biraz umursamak gerekiyor yaşananları…
Emeğinin karşılıdır diye verilen aylığın, “alım gücünü/ insanca yaşama hakkını ” karşılaması gerekiyor her şeyden önce!
Emekçinin ekmeğinden her gün biraz çalarak, emeğin yüceliğini her gün biraz daha yok sayarak, açlığa/ yoksulluğa salı vererek bayramları da yaşanmaz ettiniz ya…
Yurttaşa yaşattığınız gibi yaşayın; ne diyeyim ki…

Oktay EROL

5.07.2022 19:09:28

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI