ZEYDAN KARALAR DİYOR Kİ,

ZEYDAN KARALAR DİYOR Kİ,


'Gazetecilerin şımartıldığı tek gün var, o da 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Gerçi çalışan gazeteci çok az kaldı. Nedenlerini buradan tartışmak 'çamurlu suya taş atıp neden taşı göremiyorum demeye benzer' .





 Bir kaç gün önceydi, Mimarlar Odası Başkanı Sedat Gül 15 kadar gazeteciyi yemeğe davet etmişti. Bunlardan biri de bendim. Gazeteci topluluğu olunca mesleğin sorunları daha önemlisi Belediyelerden ne kadar gelecek hesapları ilk madde. Sedat Gül mesaj attığını  Başkan geldiğinde konuşuruz deyince hepimiz mutlu olduk. Neden basit, Başkan çok yoğun hele de o gün bir anlı, şanlı bir gazetenin gecesi olunca acaba demedim değil. Sohbet derinlere giderken bir ara tepesinde yanan lambaları görünce Zeydan Başkanın geldiğini anladık.
Hoş geldin beş gittinden sonra tokalaşmak bana geldiğinde Sayın Başkan yine bana takılmadan duramadı, tarz yapmışsın yakışmış bıraktığım sakala. Söz parti içindeki çekişmeler bir şekilde gündeme gelince, Karalar, Arkadaşlar benim Soner Çetin veya Akif Kemal Akay'la ayrı düşmem mümkün mü? Çünkü biz aynı partinin Belediye Başkanıyız ve aynı amaç uğruna çalışıyoruz. Çok fazla iddia atıldı ortaya Karalar ile Çetin arasında baş olmak için büyük bir kavga olduğu. Güzel sohbet oldu Zeydan Karalar yakın zamanda soruşturma açılan Gazetecilerle ilgili bir araya geleceğiz sözünde verdi. Öyle ya, 10 Ocak bizim günümüz 'Bayram çocuğu' gibiydik ne istersen iste misali her şeyi ortaya koyduk. Fakat bir sorun var, içimizde sadece amacı çıkar ilişkisi olan gazetecileri nasıl temizleyeceğiz konusunda geniş konuşuldu. Yani, 'ne verirsen olur abi' diyen insanlar gazetecilik mesleğini çok itibarsızlaştırdılar. Evet, biz kızdık Belediye neden yardımcı olmuyor derken biz ne veriyoruz dediğimde kızan arkadaşlar oldu. Çünkü düzenlerinden memnun olan arkadaşlar başkası pastadan pay almasın diye birbirlerini şikayet eder oldu. Başkan aslında çok fazla manşet verdi, Sabah gazetesinin her gün çirkin haberlerinden sadece kendisine yapıldığından dem vurdu. Kısa bir beraberlik olsa da şehrin Belediye Başkanı Orada bulunan değerli medya mensuplarını onore ederken orada kimler yoktu? Şantajcı gazeteciler yoktu buda bizim sevincimiz, demek hala bize değer veren bir düşünce var.



Süleyman YALÇIN

22.01.2023 01:24:38

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI