ZEYDAN KARALAR
Manşet Haber 13.01.2021 15:48:09 0

ZEYDAN KARALAR'IN İKİ BÜYÜK ŞANSI

ZEYDAN KARALAR'IN İKİ BÜYÜK ŞANSI

Adana'da bundan 25 yıl önce, 1996 yılında bir cinayet işlenmiş, bir avuç gazeteci ve mühendis dışında herkes seyretmişti. O cinayetin hikayesi aslında 1988 yılından başlayıp günümüze kadar uzanıyor.

Adana'mızın meşhur raylı sistemi, 1988 yılında projelendirilip, 1996 yılında 338 milyon dolara ihalesi yapılarak inşaatına başlanmıştı. Sonrasında ödenek bitti denilerek 194.3 milyon dolar daha borçlanılıp, 13,5 kilometrelik hat ancak tamamlanmıştı. Alınan borç hazine garantili olduğundan, tam 25 yıldan bu yana her ay taksitler halinde belediyenin İller Bankası hesabından kesiliyor. Aylık taksitler, bugünkü rakamlarla ayda 13 ile 15 milyon liraya denk geliyor. Şu anda halen 1 milyar 300 milyon lira borç bulunuyor.

Adana'nın bulunduğu coğrafya malum çukurda ve Çukurova olarak da bilinir. Gerçekten de şehrin denizden yüksekliği 20 metre. İçinden geçen Seyhan nehri dolayısıyla da, yer altı su seviyesi en üst marjda.

Bu açık verilere rağmen tek hatlı 13 duraktan oluşan raylı sistemin 4 durağı yer altında, 5 tanesi viyadük ve 4 tanesi hemzemin şeklinde yapılmıştır. Bilmeyenler kaldıysa netleştirelim, bu tür ufak 'dokunuşlar', projenin maliyetini şişirmek, projeyi yapanlar için daha 'yağlı' hale getirmek için eklenen kalemlerdir.

İşin yüklenicisi ALARKO ve ortakları idi. 338 milyon dolar olarak planlanan iş, avan proje ile ihale edildi. Bunun Türkçesi ise şu: örneğin 1 metrelik kazı 1 dolardan, 1 metreyi geçen her 1 cm'lik kazının bedeli ise 20 dolar üzerinden 'hesaplanarak' fiyatlandırıldı. Yapılan kazılar hep 1 metre 1 cm olunca, projede 1 dolar olarak hesaplanan kazı bedeline pratikte metre başı 20 dolar ödeme yapılarak akıl almaz vurgunlar yapıldı. Üstelik bu rakamlara Belediye ve ASKİ'nin kendi ekipman ve bütçesinden yaptığı katkı ve harcamalar dahil değildir.

Bir başka sıradan örnek de vagon ve elektrik aksamı ile ilgili. ALARKO'nun iş ortaklarından birisi olan yurt dışında yerleşik bir firmanın ürettiği vagon ve elektrik aksamı, bu firmanın işin finansmanında yardımcı olması karşılığında daha inşaat için kazma bile vurulmadan alınmıştı. Yıllarca Mersin gümrüğünde bekletilen bu ekipman çürümüş, sonrasında orada tamir edilip, boyanıp Adana'ya getirilmişti. Burada oluşan zarar da 80 milyon dolar civarında olmuştu.

1996 yılında inşaatına başlanan, 2009 yılında 8,5 kilometrelik bölümü seçim dolayısıyla açılmış gibi yapılıp daha sonra hemen kapatılan raylı sistem, güzergah seçimi dolayısıyla, binmek için kimsenin bulamadığı bir yerlerden gidip geldiği için 2021 yılında halen daha zarar etmektedir.

25 yıl önce işlenen bu cinayet, Devlet Denetleme Kurulu'na bile şikayet edildi ama tahmin ettiğiniz gibi 'yasal prosedürler' eksiksizdi!

Buraya kadar anlattıklarım 5 dönem Belediye Başkanlığı yapan Aytaç Durak döneminde yaşanmıştı. Aradan geçen sürede Durak'ın açığa alınması sonrasında 4 yıl bu görevi yapan Sayın Zihni Aldırmaz, seçimle gelen Sayın Hüseyin Sözlü ve son seçimlerde koltuğa oturan Sayın Zeydan Karalar'ın başkanlık yaptığı şu güne kadar, geçmişe dönük bu dosyanın kapağı kaldırılmadan borç ödenmeye devam ediliyor.

Meselenin Adana'nın yeniden gündemine gelmesinin nedeni, 11 Ocak 2021 tarihli Belediye Meclis oturumunda Büyükşehir Belediye Başkanı Karalar'ın, raylı sistem hattının ikinci etabının yapımı için proje çalışmalarının tamamlandığını, kredi için Ankara'ya gönderildiğini ve sonuçtan umutlu olduğunu söylemesi kaynaklı.

338 milyon dolarlık ihale ile başlayan 25 yıldan bu yana bugünkü fiyatlarla her ay 14 milyon lira ödenmesine rağmen hala 1 milyar 300 milyon lira borcu bulunan bir yıkımı yaşayanlar olarak şimdi bu kez neyle karşılaşacağımızı bilememenin çaresizliğiyle açıkçası çok korkmalıyız.

Korkularımızı bir kaç başlıkta somutlaştırmak istiyorum;

1- Bu proje de, önceki facia gibi, avan proje mi? Önceki projede olduğu gibi sonradan 'mucize eseri' 'ortaya çıkan' masraf kalemleri başımıza iş açacak mı?

2- Yerin 2 metre altında su bulunan şehrimizde yer altı istasyonu, hattın güzergahında yerleşim alanı almadığı halde viyadük planlanmakta mıdır? Önceki projede olduğu gibi maliyet şişiren 'dokunuşlar' var mı?

3- Önceki projede olduğu gibi, finansmanı sağlayacak firmaların ürünleri yine peşin alınıp, para bitirilip mallar gümrüklerde çürütülmeye terk edilecek mi? Yeniden borçlanılıp, maliyet artışı yaşanacak mı?

Hazır konu sıcakken bir de öneride bulunmak isterim;

Yapımı planlanan hat için ihaleye çıkmak yerine, ray döşenmesi ve vagon yapımında uzmanlaşan TCDD ile işbirliği yapılarak, şimdi öngörülen maliyetin belki de beşte birine gerçekleştirilebilecek bir projelendirme yapılamaz mıydı?

Proje aşamasında bu gündeme geldi mi, geldiyse sonuç nedir?

Bir de temenni ile bitirelim;

Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Karalar'ın iki büyük şansı var;

1- Tüm bu yaşananlara birinci elden tanıklık ettiğinden, bilgili. Neyin nasıl yapılması veya yapılmaması gerektiğini çok iyi biliyor.

2- Sayın Başkan'ın kadrosunun önemli bir bölümü, o dönem işlenen cinayetin failleri arasında olduklarından, belediye olarak da gerekli birikime/tecrübeye sahipler. Aynı hataların tekrar yapılmasının bahanesi olamayacağını biliyor olmalılar.

TURGAY DEVELİ

24. Dönem Adana Milletvekili.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°