ZMO BAŞKANI KORKUT’TAN SÜT UYARISI
Manşet Haber 20.05.2020 21:02:34 0

ZMO BAŞKANI KORKUT’TAN SÜT UYARISI

ZMO BAŞKANI KORKUT’TAN SÜT UYARISI






TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut, 21 Mayıs Dünya Süt Günü nedeniyle yaptığı açıklamada ülkemizde kişi başına tüketilen proteinin 18,1 gramının yani yüzde 50'sinin sütten geldiğini belirtti.









Korkut, sütün Türkiye’de tarımsal üretim değerinin %9’unu, hayvansal üretim değerinin %15,6’sını karşılarken, dünyada tarımsal üretim değerinin %8’ini, hayvansal üretim değerinin ise %25’ini karşıladığına dikkat çekerek, kişi başına tüketilen proteinin 8,2 gramı Dünya’da yani % 26,62’si, 20,47 gramı Avrupa Birliği’nde yani % 34,9’u, 18,19 gramı Türkiye’de % 50’sinin sütten karşılandığını ifade etti.





1956 yılında sütün önemine dikkat çekmek amacıyla Uluslararası Sütçülük Federasyonu’nun (IDF) aldığı kararla 21 Mayıs’ın “Dünya Süt Günü” olarak kutlanmaya başlandığını söyleyen Korkut şöyle konuştu:





“Dünya nüfusunun 2050’li yıllarda 10 milyara ulaşacağı, gelişen ülkelerde kişi başına hayvansal protein tüketim miktarında artış olacağı, gelecek 20 yılda hayvansal ürün talebinin 2 kat artacağı ve 2050’de küresel süt tüketiminin %58 artacağı öngörülmektedir.





Kişi başına tüketilen proteinin 8,2 gramı Dünya’da yani % 26,62’si, 20,47 gramı Avrupa Birliği’nde yani % 34,9’u, 18,19 gramı Türkiye’de % 50’si sütten gelmektedir.





Türkiye’de 2019 yılı çiğ süt üretimi 22.958.423 ton olmuştur. Bu üretimin 20.781.000 tonu sığır, 79.000 tonu manda, 1.522.000 koyun ve 576.423 tonu keçiden elde edilmiştir. Süt, Türkiye’de tarımsal üretim değerinin %9’unu, hayvansal üretim değerinin %15,6’sını karşılarken, dünyada tarımsal üretim değerinin %8’ini, hayvansal üretim değerinin %25’ini karşılamaktadır.”





Süt ve süt ürünleri üretimi ve tüketiminde arz talep dengesinin sağlanabilmesi için çiftçiye üretimde güven ve destek sağlanmasının önemine vurgu yapan Korkut konuşmasını şöyle sürdürdü:





“Türkiye’nin nüfusu bugün 83 milyondur. Nüfusumuzun 2023’te 87 milyon, 2050’de 105 milyon olması öngörülmektedir. Artan nüfusun süt ve kırmızı et kaynaklı hayvansal protein ihtiyacını karşılayabilmesi için hayvan sayımızın artırılması, dolayısıyla da süt/kırmızı et hayvancılığına yatırım yapılması gerekmektedir.





Et ve süt maliyetlerini yükselten temel etken yem maliyetleridir. Yem hammaddesinde dışa bağımlı olunması, kur artışında ki artışlarla birlikle maliyetleri yükseltmektedir. Ayçiçeği, kanola ve soya küspesi besin içerikleri nedeniyle yem sanayinde yaygın bir şekilde kullanılan küspe türleridir. Yağlı tohum üretiminin arttırılması, yem hammaddesi ihtiyacında dışa bağımlılığı en aza indirecektir.





Katma değer oluşturan ve istihdam yaratma potansiyeli bulunan süt sektöründeki mevcut üretim, iç piyasa gereksinimini karşılamaktan uzaktır. Süt fiyatlarından ne üretici ne de tüketici memnundur. Yüksek girdi maliyetlerinden dolayı üretici kâr edemediği gibi, sütün iç piyasa fiyatı da tüketici beklentisinin üzerindedir.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°