Zübeyde Hanım’a karanfilli anma
Manşet Haber 14.01.2013 13:45:39 0

Zübeyde Hanım’a karanfilli anma

Zübeyde Hanım’a karanfilli anma

chp_kadinlar14
chpkadinlar4Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kolları, CHP ve Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım’ı ölümünün 90. yılında andı.

CHP İl binasında toplandıktan sonra Atatürk Evi karşısındaki Zübeyde Hanım Parkı'na kadar yürüyen CHP'li kadınlar Zübeyde Hanım Anıtı'nda tören düzenledi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından partililer adına konuşan CHP İl Kadın Kolları Başkanı Av. Rukiye Çinkılıç, Zübeyde Hanım'ın köken olarak Anadolu olduğunu kaydetti.

Zübeyde Hanım'ın tarla görmüş, harman görmüş, yüreği genç yaşta acılar yaşamış bir kadın olduğuna dikkat çeken Av. Çinkılıç, 'Hayat anlayışı, vatan sevgisi, insan sevgisi, din anlayışı ortalama bir Türk kadınınkinden farklı değil. Anne Ayşe Hanım çok dindar, kızını da kendisi gibi dindar yetiştiriyor. Babası ‘Sofu’ ve ‘Hacı’ lakabını almış. Zübeyde Hanım da bu kültürde yetişiyor. 14 Yaşında gelinlik giyiyor. Kendisini rüyasında gören Ali Rıza Bey’le evlendiriliyor. 6 çocuk annesi oluyor, ama üç çocuğunu daha ana kuzusuyken toprağa veriyor. Ali Rıza Bey’in vefatıyla, “Nerde Benim saadetim?” diye yakındığı dönem başlayacaktır. Çok büyük sıkıntılar çeker. Aldığı dul maaş yetmez' diye konuştu.

Zübeyde Hanım'ın büyük sıkıntılar içerisinde kardeşinin çiftliğine gidip gelmeye başladığını kaydeden Av. Çinkılıç, Harp Okulu'ndan mezun olan Mustafa'nın her ay aldığı maaşı getirip anasının avucuna saydığını vurguladı.

' HASTA HASTA YOLA ÇIKTI'

Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’tan bir gün önceki duygulu gecesinin Zübeyde Hanım'ın en ağır gecelerinden biri olduğuna dikkat çeken Av. Çinkılıç, şunları söyledi:

'Annesinin hayır duasını alarak yola çıkar… Öpüştükçe ağlaşırlar, sarılırlar… İki kızıyla kalır Şişli’de… Evleri baskın yer, aranmak ister… Bir yandan vuslat, bir yandan suçlanan bir evladı vardır… Her defasında “mürüvvetini göreyim oğul” derken derdi Mustafa’nın mutluluğudur… Ama her defasında, “Ben vatanımla izdivaçlıyım” cevabını alır… Fikriye’ye gönül koyar, annesi engel olur… Saraylı, soylu bir kız ister… O, hayatının her anında oğlunun yanında ve en büyük koruyucusu olmuştur. Hasta yatağında kalkıp İzmir’e Latife Hanım’ı görmeye giderken de, “Oğlum kiminle evlenecek, görmem lazım” düşüncesi vardır… Görmüştür, tanımıştır Latife Hanım’ı… Ve orada vefat etmiştir…

Karaman’dan göç edip Üsküp/Kocacık köyünde Kırmızılar sülalesinin biricik evladını dünyaya getiren Zübeyde hanım ne bilirdi ki; Bir gün M. KEMAL’in emperyalizme karşı köhnemiş borçlanmış tüm kurumları çökmüş bir imparatorluktan modern-çağdaş bir Türkiye yaratan bir evlat doğurduğunu. Tüm sıkıntılı günlerini çekip tam huzura kavuşacakken bu dünyayı terk etti.

'NE MUTLU BİZLERE'

Aslanın dişi de aslandır sözü tam da Zübeyde hanıma uygun düşmektedir. Ne mutlu ki bizlere bugün var olan CHP’nin de kurucusu M. Kemal ATATÜRK’tür. Gel gör ki; mazisi bu kadar derin ve sağlam olan partimizin gelecekte nerelerde olacağını biz yürekli partili kadınlarımızın çalışmaları belirleyecektir. Liderimizin ve partimizin üst düzey yöneticilerimizin bilgi ve becerilerinin ışığında bir gün dahi ara vermeden kolları sıvamalı CHP’mizi eski şaşalı günlerine taşımalıyız.  Bu ülkeyi kuran, parlamenter yaşamı yaratan bu güzide partinin neferi olmak bizim övünç kaynağımız olmalıdır. Sevr'i yırtıp atan, Lozan'ı yaratan bu parti elbette bu gün olan sıkıntıları da kaldırıp çöpe atacak ülkemizin bölünmez bütünlüğünü ve çağdaş yaşam amacını gerçekleştirecektir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni bağımsızlığa kavuşturan, demokratik, çağdaş değerlerle bağımsız bir ulusu ortaya çıkaran Ulu Önder Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın önünde saygı ve sevgiyle eğiliyoruz. Türk Milleti’nin Atası Atatürk’ün annesi olması nedeniyle Zübeyde Hanım daha kutsal bir önem taşıyor. Tüm anneler önemlidir. Hepsinin başımızın üstünde yeri vardır. Ancak o bize Cesur, dürüst ve milletini seven bir insanı Atatürk’ü verdiği için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Onun biricik oğlu Mustafa Kemal’in bizlere emanet ettiği devrimleri sonsuza kadar koruyacağımıza söz verdik. Büyük anne Zübeyde Hanım’ın aramızdan ayrılışının 90. Yılında bir kez daha herkesi Cumhuriyete sahip çıkmaya davet ediyor, kendisini minnet ve şükranla anıyoruz.'

KARANFİL BIRAKTILAR

CHP’li kadınlar basın açıklamasının ardından Zübeyde Hanım Anıtı’na karanfil bıraktı. CHP’liler aynı parkta bulunan Atatürk Anıtı’na da kırmızı karanfil bırakarak saygı duruşunda bulundu. Anma etkinliğine CHP İl Kadın Kolları Yönetim Kurulu Üyeleri, Seyhan Kadın Kolları Başkanı Nevin Biçer, Yüreğir Kadın Kolları Başkanı Seher Irk, Çukurova Kadın Kolları Başkanı Zihneti Emre ve çok sayıda CHP’li kadın katıldı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°