İfral TURGUT

Tarih: 16.10.2025 16:24

80 YAŞINDA BİR ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI

Facebook Twitter Linked-in

Hüseyin Cahit Yalçın… Edebiyat-ı Cedide’nin akımının önde gelen isimlerinden. 1896'da Mülkiye Mektebi'ni bitirdi. Vefa ve Mercan idadilerinde Fransızca ve Türkçe öğretmenliği, yaptı. Tevfik Fikret'ten sonra Servet-i Fünun dergisinin yönetimini üstlendi. Bir çevirisi nedeniyle yargılandı; berat etti ama dergi kapatıldı.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesi'ni çıkardı. Aynı yıl İttihat ve Terakki Cemiyeti'nden İstanbul mebusu seçildi. 1920'de İstanbul'un İngilizler tarafından işgalinden sonra tutuklanıp Malta Adası'na sürüldü. 1922'de sürgünden döndü; Tanin'i yeniden çıkardı.

1933-1940 arasında "Fikir Hareketleri" dergisini çıkardı 1943-1947 arasında, kapatılan Tanin gazetesini tekrar yayınladı. Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı. Ulus'ta yayınlanan bir yazısı nedeniyle Demokrat Parti tarafından hapse mahkum edildi. 

Demokrat Parti’yi acımasızca eleştiriyor, mahkemelere düşüyor ama yılmıyor, serbest kaldığında, kaldığı yerden devam ediyordu. O gün de yalaka gazeteciler vardı. Onlar da Yalçın’a muhalefet ediyorlardı. Diyorlardı ki, "Öyle yazılar yazdın, hapse girdin, Türkiye'yi rezil ettin!" Aslında rezil olmaları gerekenler kendileriydi.

Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Celal Yardımcı kendisine dava açtı. Savunmasında şöyle demişti: "Millet seçimlerde kendisine hükümdar, peygamber veya mabut seçmez. Seçtiğim hükümet adamlarının, işlerini iyi yapmadıklarına kanaat getirdiğim gün, eyvah ehline düşemedik, iyi seçemedik, demek, en tabii ve en birinci hakkımdır. Başvekil olarak beğenmediğim Adnan Menderes aleyhinde yazılar yazdım ve yazacağım, hakkını aramasını bilir bir vatandaş sıfatı ile yazmaya mecburum.”

Peki neleri eleştiriyordu? Kısaca:

Hüseyin Cahit Yalçın’ın duruşması bitti. Hapse girerken yanında namuslu gazeteciler vardı. “Ağabey, bize diyeceğin bir şey var mı,” diye sordular. “Yok,’ dedi. Sadece bir kağıt uzattı, namuslu gazetecilere. Kağıtta vasiyeti vardı. “Hapiste ölürsem, mezar taşıma şöyle yazın: 54 yıl demokrasi için savaştı. Hapiste öldü.”

Hapiste ölmedi Hüseyin Cahit. Bayar lutfedip affetti. Sizce, bu bile bir teselli olabilir mi?

NAMIK KEMAL’İN DE BÖYLE BİR VASİYETİ VARDI:

“Ölürsem görmeden millette ümit ettiğim feyzi,

Yazılsın seng-i kabrime; vatan mahzun, ben mahzun.”

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —