SUAT UMUTLU

Tarih: 09.10.2025 09:30

ADAM GİBİ ADAMLAR VE ÖTEKİLER: İnsanlığın İki Yüzü

Facebook Twitter Linked-in

 

​"İnsanın değeri, başkalarına verdiği değerle ölçülür." – Mevlana Celaleddin Rumi

​Değerli Okurlar,
Aptalların, liyakatsizlerin, cahillerin ya da zenginlerin muktedirliğinde süren bir yaşamda, sıkıntılarla dolu labirentten nasıl çıkılabilir?

​İdeal olan meritokrasinin, yani liyakatlilerin yönetiminin yerini, ne yazık ki kleptokrasi (hırsızların), plütokrasi (zenginlerin), kakistokrasi (en kötülerin) ve idiokrasi (cahillerin) aldığı sistemler görüyoruz. Çürümenin de çilenin de hiç bitmediği ama biçim değiştirdiği bu sistemleri düşününce, hata ya bu sistemlerde ya da yönetenlerde olmalı...


Sistemler hakkında çok yazdık, çizdik. Şimdi sıra, bu sistemleri oluşturan ve sürdüren insanoğluna, yani bize geldi.

​Günümüzde;
Dostu düşmandan, gerçeği yalandan ayırmak gerçekten zor hatta insan mı yoksa yapay zekânın kölesi miyiz belirsizken gerek toplumları ve gerekse az gelişmiş ülkelerin idareci profilleri nasıldır diye sorgulamak önemlidir diye düşünüyorum.

​İdareci olmak: evde, işte, ya da devlette ne menem şeydir? diyerek insanlığın iki yüzünü, yani “adam gibi adamları” ve “ötekileri” anlamaya çalışalım.

​“Adam gibi adamlar” dediklerimiz, vicdanın, dürüstlüğün, merhametin timsali olanlar., "Ötekiler” ise etrafımızı kuşatan, kendi çıkarını her şeyin üstünde tutan, vurdumduymaz, riyakâr, hırsız vs. olanlar.

​Dünya, adeta iki kutup arasında: aydınlık ile karanlık, vicdan ile hırs, merhamet ile bencillik kıskacında varlığını sürdürmüyor mu?

​Elbette, düşünen bir canlı olarak bir şirketin ya da bir ülkenin idaresini yüklenebiliriz ve bu doğal bir sonuçtur. Ama bu görevi yerine getirmeye ehil, güvenilir, vicdan sahibi birisi miyiz?

​Yani adam gibi adam mı, yoksa dış kapının dış mandalı olsak da mühim değil mi?

​"Adam gibi adam” derken, elbette cinsiyetten bağımsız bir duruştan, bir karakter tanımından söz ediyoruz. Tarihin her döneminde bir ışık gibi parlayan; sözünü tutan, elini taşın altına koyan, bir canlıya zarar vermektense kendi konforundan vazgeçen, vicdan diploması taşıyan gerçek insanlardır ve bu insanların yaşam döngüsü, tüketim değil uyum üzerinedir: doğayla barışık, insanla dayanışma içinde olan, geleceğe borç değil umut bırakan...

Onları böyle yapan ya bilgeliktir, ya sevgidir ya da öğrenilmiş derslerdir. Ama hepsinin ortak bir noktası, bir iç pusulası var: Empati.

​Bir çocuğun gözyaşını, bir ormanın çığlığını,
bir hayvanın sessiz feryadını da duyabilen  kalplere sahip bu kişilerin bize verdikleri mesaj açıktır: "İnsanlık, birbirine ve dünyaya bağlı olduğunda anlamlıdır."

​Gelelim "Ötekiler” dediğimiz, insanlığın gölgesinde dolaşan, empatisiz, doyumsuz, bencil ruhlara... Öyle ki, cahillik, bencillik, riyakârlık, vurdumduymazlık vs. hepsi bu gölgenin farklı tonları olarak aramızda yaşıyor. Hatta, modern dünyanın bunları ödüllendirdiğini de görüyoruz, okuyoruz.
​Deyim yerindeyse iki koyunu bile güdemeyecekler tarafından iflas eden şirketler de var; Afrika'da, Orta Doğu'da hâlâ cahillerin, aptalların, kötülerin, hırsızların, bir avuç zenginin idaresinde olan ülkeler de...

​Anlatmaya çalıştığım, her şeyin insanda düğümleniyor olması: iyi ya da kötü, hırlı ya da hırsız, aptal ya da abdal...

​Adam gibi adamların özü de sözü de belli, başka bir şeye gerek yok... İşinde de, ülke idaresinde de yararlı olacaktır, halkı da mutlu...

​Ama ötekiler n'olacak? Bu insanlara ne yaparsak hayatımıza bir nizam ve intizam gelir?
​Mesela, bir fantezi olarak düşünelim ve “Dijital vicdan çipleri” takmak çözüm olabilir mi, hatta her çip bir kusura odaklansa, kusuru çok olana ikincisi de indirimli olsa, bir değişim, bir dönüşüm olur mu? Ne düşünüyorsunuz?

​İsterseniz birlikte bakalım....
​A'dan Z'ye çip kataloğumuz bir hiciv, mesele çip takmak değil, vicdanları uyandırmak. Yani her “çip”, bir içsel dönüşüm çağrısı yapsın: eleştirel düşünme, paylaşma, merak, empati, mütevazılık, sorumluluk gibi...

​İşte o DijiÇip'lerimiz;

​A Tipi Çip: Aptallığı bloke edici
"Cahil, bilmediğini bilmeyen kişidir." – Yunus Emre
En önemli çiplerden, yanlış bilgiye inanıldığında beyne uyarı göndersin: “Hey! Kaynağını kontrol et!” diye. Eleştirel düşünür ve belki bir gün "Bu doğru mu?" diye sorabilir, hatta sosyal medyada her haberi paylaşmak yerine, kendi kendine "Ne, nasıl, nerede, niçin, kim?" diye düşünebilir de...

​B Tipi Çip: Bencilliği dengeleyici
"Veren el, alan elden üstündür." – Hz. Ali
Paylaşmayı bilmeyenlere dayanışma ruhu kazandırabilir miyiz çipi...

​C Tipi Çip: Cahilliği yok edici
"İlim, insanın cehlini alır; ama ahmaklık baki kalır." – Nasreddin Hoca
Mesela, her gün yeni bir bilgi yüklense ve "Haydi oku!" dese nasıl olur? Bu, bilgisiz ama iddialı olanlarda ya da ahkâm kesenlerde bir merak uyandırır mı? Belki bir gün kütüphaneye gider mi, kim bilir?

​Ç Tipi Çip: Çatışma önleyici
"Barış, anlayışla başlar." – Albert Einstein
Kırıcı olanları, hakir görenleri sakinleştirici olabilir ve tartışmaları yatıştırır. Özellikle agresif davrananlara takılırsa uzlaşmayı sağlar diye düşünüyorum.

​D Tipi Çip: Duyarsızlık alarmı
"Tabiat, insanın anasıdır; ona iyi bak."
Basit bir örnek: Doğayı kirletenlere, çöpünü ormana bırakanlara karşı "Hey, çöpünü topla!" uyarısı versin.

​E Tipi Çip: Egolara son verici
"Kibir bele bağlanmış taş gibidir, onunla ne yüzülür ne uçulur." – Hacı Bektaş Veli
Kendini üstün gören ya da bir matah sananlara “Başkalarının gözünden bak!" uyarısı belki mütevazılık kazandırabilir.

​F Tipi Çip: Fanatik olma
"Aklınla gör, kalbinle bil." – Mevlana Celaleddin Rumi
Mesela, tek taraflı düşünenlere bir fısıldasa: "Ya diğer taraf haklıysa?" diye, nasıl bir sonuç verir? Artık her şeye körü körüne inananlara da "dengeli bir bakış" anlayışı gelir mi?

​G Tipi Çip: Gamsızlara sorumluluk
Sorumluluktan kaçıldığında gelen bir titreşim ki, “Harekete geç!” diyor. Amaç, sorumluluk bilincini aşılamak ve hatırlatmak...

​H Tipi Çip: Hırsızlığı engelleyici
"Dürüstlük, en değerli hazinedir."
Çalmaya kalkışınca vicdan azabı duymasın mı? O uyarı, “Bu senin değil!” dediğinde: hırsızlık, yolsuzluk yapanlara dürüstlüğün bir çağrısı olabilir mi?

​I Tipi Çip: İnatçılara esneklik
"Zamanla değişmeyen, zamanla yok olur." – Ahmet Hamdi Tanpınar
Yanlışta ısrar edildiğinde, “Başka bir yol dene.” önerisi. Belki, değişime direnenlere de esneklik sağlar ve bir gün öğrenmeye başlarlar...


İ Tipi Çip: İsraf önleyici
"Bir lokma ekmeğin değerini, aç kalan bilir."
Gereksiz tüketimi durdurmak için tüm savurganlara takılmalıdır. Mesela, her yeni model çıktığında telefonunu değiştirenler belki tasarrufu da öğrenirler.

​J Tipi Çip: Kıskançlığa karşı
"Başkasının mutluluğundan mutluluk duyan, gerçek dosttur." – Hz. Mevlana
Mutluluk hormonu salgılasa, takdir etmeyi öğretse... Mesela, komşusunu çekemeyenlere...

​K Tipi Çip: Kendini beğenmişlere
"Kendini bilen, başkasını da bilir." – Lao Tzu
Herkesi küçümseyenlere takıldığında, mesela bir toplantıda başkalarını eleştiren o yöneticileri, saygı göstermeye teşvik eder mi?

​L Tipi Çip: Laf kalabalığına karşı
"Sözün azı öz, çoğu boştur."
Boş boş konuşmasını azaltmak için takılır. Örnek: Toplantıda bir saatte anlatılabilecek şeyi üç saatte anlatanlara belki "Net ol!" uyarısı yararlı olacaktır.

​M Tipi Çip: Manipülasyonu durdurucu
"Hakikat, ne kadar bükülse de kırılmaz." – Şems-i Tebrizi
Gerçeği çarpıtanlara takılır. Hayatımızda o kadar çok örneği var ki! Belki de herkese takılmalı...

​N Tipi Çip: Nankörlük alarmı
İyilikleri, dostlukları hatırlatsın diye tüm vefasızlara takmalı ki, minnettarlığı öğrensinler.

​O Tipi Çip: Obur Tüketim Freni
"Azla yetin, çokla şımarma."
Aşırı tüketimi frenlemek gerekiyor. Tüketim bağımlılarına takılır. Basit bir örnek olarak, ihtiyaç dışı kıyafet alanlara azla yetinmeyi öğretmek mümkün olabilir.

​P Tipi Çip: Olumsuzluğu dengeleyici
"Her karanlıkta bir ışık gizlidir." – Yunus Emre
Karamsarlara takılırsa, belki “Bu proje asla tutmaz” diye yakınanları iyimserliğe teşvik edebilir.


​R Tipi Çip: Riya (İkiyüzlülük) engelleyici
"Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol." – Yunus Emre
Söz ve eylemi uyuşmayanlara takılabilir. Örneğin, herkese ahlak dersi verip torpil yapanlara samimiyeti öğretebilir.

​S Tipi Çip: Şımarıklığa karşı
"Gerçek asalet, ruhun yüceliğindedir." – Pir Sultan Abdal
Her şeyi hak görenlere takılırsa belki mütevazılığı öğrenirler.

​T Tipi Çip: Tembellik alarmı
"Bugünün işini yarına bırakma."
Üretmeden tüketmenin kıskacında değil miyiz? Çalışmadan köşe dönmenin hesabında olan o tembellere takılırsa, her alanda üretkenliği sağlamak mümkün olabilir diye düşünüyorum.

​U Tipi Çip: Umut ışığı
"Umut, kalbin ekmeğidir."
Karanlık düşünceleri aydınlatır... Umutsuzlara takalım ki, “Hayatta hiçbir şey düzelmez” diye düşünen herkese yaşama sevinci kazandırsın, zira umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır ve o umudu yeşertmek gerekir.

​V Tipi Çip: Vurdumduymazlık alarmı
"Hayat, başkalarına hayat verdiğinde anlam kazanır." – Hacı Bektaş Veli
Farkındalık yaratır, örneğin sağlığını umursamayanlara takılsın. Mesela, kask takmadan motosiklet kullananlara... Bilinçli yaşamı teşvik edecek basit bir durum.


​Y Tipi Çip: Yalan engelleyici
"Doğruluk, insanın en güzel süsüdür." – Hz. Ali
Manipülasyon yapanlara takılan M Tipi çiple beraber iki çip kullanmalı. Gerçeği çarpıtanlara takılsın ki, doğruluğu öğrenebilsinler.

​Z Tipi Çip: Zorbalık önleyici
"Kimseyi incitme, incinsen de incitme." – Yunus Emre
Günümüzün gerçeği olan zorbalığı, mobingi vs. önlesin diye takılır. Örnek: Kadına, çocuğa ya da hayvana şiddet uygulayanlar veya iş yerinde çalışanlarına bağıran patronlar. İnsanlığı, nezaketi öğrenirler mi, ne dersiniz?

​Değerli Okurlar,
Sorun ruhsal körlükle ilgilidir. Yaşadığımız dijital ya da modern dediğimiz hayatta insanoğlu her şeyi biliyor gibi ama hiçbir şeyi hissetmiyor. Diğer taraftan yapay zeka ya da algoritmalar egoyu büyütürken, empatiyi yok ediyor hatta unutturuyor, zira onlar efendi ve bizler kölesi olacak kadar bağımlı olduk. Sosyal medya algoritmalarının bizi sürekli kendi gibi düşünenlerle dolu sanal odalara hapsetmesi, farklı olanı anlama yetimizi yani empatimizi köreltiyor. Bu da “ötekilerin” kısa vadeli hırsları yüzünden daha ağır, telafisi zor sonuçlar verir oldu...

​Tarih, her daim tekerrür eder: Savaşlar, çevre felaketleri, eşitsizlikler vs... var olmaya devam edecektir. Bunların başta gelen müsebbibleri “ötekiler”...

​Onlar, gölgemiz olsa da ışığı tamamen yok edemezler. Neyi yanlış yapıyoruz? diye düşünürsek, basit ama derin bir neden ortaya çıkar: Birbirimizi ve dünyayı görmek istemiyor olmamız.
​Oysa hayatta kalmanın temeli: görmek, bakmak, duymak, konuşmak. Ya da anlamak, düşünmek, sorgulamak değil mi?

​Tekerrür etse de tarihten de ders almıyoruz. İmparatorluklar çöküyordu, zira güçlülük hırsı aklı kör ediyor ve vicdanı susturuyordu. Bugün de hep “ötekiler” kazanıyor, neden?

​Tamam, sistemlerin desteğinde plütokrasi zenginleri, kleptokrasi hırsızları, idiokrasi aptalları, kakistokrasi kötüleri ödüllendiriyor ama insanoğlunun da, tarih tekerrür etmesin diyerek “adam gibi adamları” desteklemesi gerekmez miydi?

​Değerli Okurlar,
Görüldüğü üzere, asıl ihtiyacımız olan bir çip değil, insanî bir devrimdir. Ve bu hususta somut adımlar atılmalıdır. Mesela, adam gibi adamları görünür kılalım, onların hikayelerini anlatarak gençlere ilham verelim.

​Meritokrasiyi gerçek kılalım, yani liyakati, yetkinliği vicdanla ölçmek ve uygulamak önemlidir.
​Eğitimle empatiyi aşılamak mümkün, mesela maarif sisteminde “insanlık dersi” neden olmasın?
​Kısaca, "Ötekiler"in: umursamazlık, duyarsızlık, aptallık ve cahillikten kurtarılması için bir ayna tutalım.

​Son Söz
“Adam gibi adamlar” insanlığın umudu ve içlerinde bir “insanlık çipi” taşıyorlar, “ötekiler” ise sadece birer gölge ve ışık çoğalırsa küçüleceklerini de, çöküşlerin umursamazlıktan, yükselişin ise vicdandan doğduğunu da biliyoruz.

​Eğer, ötekileri dönüştürmek istiyorsak, "Dünyayı değiştirmek istiyorsan, önce kendinden başla." diyen Mahatma Gandhi'ye kulak ver ve aynaya bak...
​Zira, insanlık kendi vicdanlarımızda başlar ki, "Ne ekerseniz onu biçersiniz."

Büyük Önder Atatürk'ten bir alıntı;

"Büyük bir insan olmak için hiç kimseye yağcılık yapmayacaksın, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek hedef neyse, onu görecek ve o hedefe doğru yürüyeceksin. Herkes senin karşına çıkacak, herkes seni yolundan döndürmeye çalışacak. Ama sen buna dayanacaksın. Önüne sonu gelmeyen engeller yığacaklar. Kendini büyük değil; küçük, güçsüz ve araçsız, hiç sayarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana 'Büyüksün!' derlerse, bu sözlere güleceksin."

Diyor ki;
"Yağcılık yapmamak, aldatmamak",  adam gibi adamın dürüstlük ilkesidir.
"Hedefe yürümek, engellere dayanmak",  sözünü tutmak, ilkeli duruş sergilemektir.
"Kendini hiç sayarak engelleri aşmak",  mütevazılık ve kararlılık ifadesidir.
"'Büyüksün' diyenlere gülmek" ise gösteriş ve riyadan uzak, özü sözü bir olmaktır.

Peki, sen ne düşünüyorsun?
Hangi "DijiÇip"i kime ya da kendine takmak isterdin?

 

​Suat Umutlu / 09 Ekim 2025


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —