Adına “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adı verilen kurulun görüşmeleri sürerken, bir yandan da “Anayasa’da değişiklik” yapılacağı yönündeki tartışmalar ister istemez var olan Anayasa’yı gözden geçirmeyi gerektiriyor! Bunca çıkarılan “sesin” amacı ilk dört madde için mi, yoksa “dört madde” ile birlikte başka maddelerde de “belirgin” değişim olması mı bekleniyor, ya da şu an var olan Anayasa anlamsız/ yetersiz mi kalıyor?
Soru çok aslında da… Daha başta Anayasa el üstünde tutulması gerekirken, uygulamada “eşitlik” ilkesine uyulmuyor! “İktidarı” etkilemeyen maddeler, “muhalefeti” kolayca al/aşağı edebiliyor! “Hiç kimseyi, ‘suçlamalar’ suçlu yapamaz, suçlayan suçu kanıtlamadıkça ‘suçlu’ sayılmaz” denirken; aylardır içeride tutulan, “muhalefet” olmaktan başka ayrı yanı olmayan isimlerin “neden” içeride olduklarını, ya da “iktidara” yakın medyanın “neden” soruşturma sürerken “suçlu” damgasını vurduklarını, en önemlisi de içlerinde neden “iktidara” yakın isimlerin olmadığını Anayasa ile örtüştürme çabası yok!
***
Örneğin “eğitimle” ilgili anayasa maddesi şöyle diyor; (42.) Kimse, eğitim öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Eğitim ve öğretim, Devletin başta gelen ödevlerindendir. Eğitim/ öğretim, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, çağdaş bilim/ eğitim kurallarına göre, Devletin gözetim/ denetimi altında yapılır. Bu kurallara aykırı eğitim, öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim özgürlüğü, Anayasa’ya bağlılık borcunu ortadan kaldırmaz. Devlet, okur- yazarlığı yaygınlaştırmak için gerekli önlemleri alır. Temel eğitimin ilk aşaması olan ilk öğretim, öğrenim çağındaki kız/ erkek bütün yurttaşlar için zorunludur, temel- orta eğitim devlet okullarında parasızdır.
Özetlersek: Eğitim/ öğretim herkesin hakkıdır, Atatürk ilkeleri doğrultusunda devletin gözetiminde yapılır, çağdaş/ bilim kurallarına uyulur, herkesin okur/ yazar olması sağlanır, temel-orta öğretim okulları parasızdır…
***
Anayasa’nın 42. maddesi “kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz” denmesine kaşın, yurttaşın çocuğunu okula yazdırırken yaşadığı çileden başlayalım... Okul kapısında “kayıt bedeli” adı altında alınan paranın Anayasa’da yeri var mı örneğin? Üstelik bu bedel, kimi yerde “bağış” diye adlandırılırken, kimi yerde “zorunlu katkı” diye anlamlandırılmaya çalışılıyor. Yasada yer alan “parasız eğitim” sözü, uygulamada rafa kaldırılıyor.
Bir öğün yemek veremeyen sistemin, “çağdaş bilim kurallarına göre eğitim” koşuluna uyması olası mı? Sabah aç gelen çocuk, öğlen evine aç dönerken yasanın ortaya koyduğundan oldukça uzak. Kantin fiyatları, özel okul ücretleri, servis giderleri, kırtasiye masrafları… Dargelirli, asgari ücretli bir ailenin neler yaşadığını düşünmek bile acı! Eğitim hakkı, yurttaşın gelirine göre; yasa bu mu?
***
Devletin “gözetim ile denetim” altında yürütmesi gereken eğitim, bugün özel kursların, cemaat okullarının, vakıf liselerinin elinde. Bu durumu istediğinizce “çağdaşlıkla” bağdaştırmaya çalışın; içi boş! “Atatürk ilkeleri doğrultusunda eğitim yapılır” deniyor; çeyrek yüzyıldır her “yeni” bakanın değiştirdiği müfredat içeriği, ilk ağızdan açıklanarak ortaya konmaya çalışılan uygulamalar çağdaşlıktan ötede… Anayasa, daha ilk tümcesinde “kimse, eğitim öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” sözlerine yer vermiş olsa da, uygulamada izi görülmüyor!
***
Anayasa yaşamın içerisinde varsa önem kazanır, uygulanırsa anlam taşır. Yazılı Anayasa’da yer alan “değiştirilme” hayali kurulan dört maddeden biri, ülkenin “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğunun altını çizer. Bugün “değiştirilecek” denilen maddelerden önce, “işletilmeyen” maddelere bakmak gerek… Eğitim hakkı, eşitlik ilkesi, yargı güvencesi, insan hakları, doğa bilinci, sosyal güvenceler…
Hiçbir şey “değiştirilemez” değil; daha iyisi, insana daha iyi dokunanı bulunursa elbette değiştirilir! Yine eğitimden örnek vereyim: dünyada ilk beşyüze giren üniversitelerimiz vardı, amaç ilk beşyüzde daha çok üniversite görmek… Oysa bugün ilk binde olan üniversitelerle avunuyoruz! Demek ki eğitimde izlenen yol “iyi/ verimli” değil, bunda “ısrar” etmek eğitimi orta çağ karanlığına ötelemek gibi bir şeydir; gelecek kuşak aşkına görelim…