İfral TURGUT

Tarih: 22.07.2025 20:56

FUTBOLUN TAÇSIZ KRALI METİN OKTAY

Facebook Twitter Linked-in

 

Bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biri değil, bana göre birincisi Taçsız Kral Metin Oktay’dır. 6 kere gol kralı oldu, lig tarihinde tam 217 gol attı. Bugün olsa bu sayıları ikiye katlardı. Çünkü mesela bir sezonda attığı 38 golü sadece 26 maçta atmıştı. Bu rekor hala kırılamadı. 

Ama onu büyük yapan sadece futbolculuğu değil, önce İNSANLIĞI idi. Hiçbir zaman kötünün ve çirkinin yanında olmadı. Rekabet için ne düşmanlık üretti, ne de sahada çirkefleşti.  

Futbolu bırakınca, CHP ve Adalet Partisi iyi bir oy deposu olarak gördükleri Metin’e millet vekilliği önerdiler. Bir defasında iki vekil birbirine laf yetiştirmeye çalışıyordu, sıra Metin’e geldi. “İkinize de hayır beyler. Sizin meclisteki ayak oyunlarınızın yanında, benim sahadaki ayak oyunlarım, havada kalır,” dedi. 

Galatasaray’da oynuyordu ama onu bütün ülke seviyordu. O da bütün insanları seviyor, yardıma muhtaç gördüklerine Hızır gibi yetişiyordu.

Kadıköy’de, Fenerbahçe Parkına heykelinin dikilmesi söz konusuydu. İzin istedi Galatasaray. Fenerbahçe de tereddütsüz, “Şeref duyarız,” dedi. Öyleydi o zaman spor. Öyleydi o zaman insanlar. Bugün mü? Düşünmek, yorum yapmak bile istemiyorum.

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamına karşı çıkmış, idamların iptali için İstiklal Caddesi’nde  bizzat kendisi imza toplamıştı.

Dün tanıtmaya çalıştığım Metin Kurt maddi açıdan zor günler geçiriyordu. Kendisine jübile yapılacaktı ama Metin Kurt jübileyi modern dilencilik sayıyor ve kabul etmiyordu. Taçsız Kral yanına gitti. "Ben senin ağabeyin değil miyim?   Sana kaç kez haber gönderdiğim halde niçin gelmedin," diye önce sitem, sonra ikna etti.

Restoranı vardı. Akşamları hasılatı bir torbaya koyar, önceden belirlediği muhtaç ailelere dağıtırdı. Parayla, pulla hiç ilişkisi olmadı. Benim yaşımda olanlar hatırlayacaktır, b”ir takım onu transfer etmek istiyordu. İkna edebilmek için parayı bir valiz içinde peşin olarak getirip, masanın üstüne yığdılar. Yüzüne bile bakmadı, elinin tersiyle itti.

Atatürk hayranı idi. Takımın kaptanıydı. Kura atışlarında hep “Tura,” derdi. Nedeni sorulduğunda, “Atatürk’ün yüzü yere gelmesin yeter,” derdi.

O zaman sarı ve kırmızı kart yoktu. Bir Fenerbahçe maçı. Hakem Franz Wöhrer. Metin biraz sertçe girdi topa. Hakem düdük çaldı. Metin döndü hakeme ve “Allahaısmarladık,” diyerek oyundan çıktı. Yani kendisini oyundan attı. Bu onun sahadan atıldığı tek maçtı. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Fenerbahçeliler Metin’in oyundan çıkmasına sebep olan kendi futbolcuları Yılmaz Şen’i ıslıkladı.

Metin futbolu bıraktı. Maçları şiir gibi anlatan spor yazarı İslam Çupi bakın ne dedi? “Beyler bundan sonra bilet almak için birbirinizi boşuna çiğnemeyin. Çünkü burada artık futbol oynanmayacak...” 

Metin’in hayattaki son gecesini, can dostu, can arkadaşı, kardeşi Turgay Şeren’in cümlelerini hiç değiştirmeden, ama kısaltarak vermek istiyorum: “Bir galibiyetinden sonra,   Galatasaray Adası’nda yemek yiyorduk. Metin ilerleyen saatlerde, “Ben kalkıyorum,” deyince masadaki arkadaşlar karşı çıktı. Hep birlikte, “Buradan başka bir gazinoya gideceğiz,” diyerek, bizden ayrılmaması için çok çalıştık. O kadar diretmemize rağmen, “Gitmem lazım,” dedi. Ve gitti... Arkasından, köprüde kaza yaptığı haberi geldi. O gece bizimle kalsaydı belki bugün bile aramızda olacaktı.”

Öldüğünde, 55 yaşındaydı. Birkaç kere canlı olarak seyrettim. Abartmıyorum. Hareketleri hala gözümün önünde.   Sahalara sığmayan adamı bir yazıya sığdırmak mümkün değil. Ben de sığdıramadım, zaten. Sadece andım. 

RUHU ŞAD OLSUN. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —