Düzgün COŞKUN

Tarih: 02.09.2025 08:37

"HAK" PAYLAŞIMI YAPMADAN GİTTİN

Facebook Twitter Linked-in

Her konuşmamızda "Ben hak yemem" diyordun. Hak paylaşımı yapacağını aile bütünlüğünü sağlayarak koruyacağını belirtiyordun. İnan sana güvenimiz sonsuzdu. Çünkü ailenin hayatta kalan en büyük ferdi sen idin. Ama paydaşları bir araya getirerek, "Hak" paylaşımını yapmadan 92 yıllık ömre son noktayı koyarak bu dünyadan sessiz sedasız çekip gittin.

***

2016 yılının Temmuz Ayı’ydı, ailemizin küçüğü Sedat'ın düğün töreni için Pertek'e gitmiştik iki minibüs dolusu akraba ve köy halkı ile birlikte. Pertek'te salona gitmeden önce işlek cadde üzerindeki bir pastanede mola vermiştik. Kimi çay, kimi kahve içti. Kimi pasta kimi ise simit yiyordu. 

*** 

Seni yalnız bırakmak istemediğim için yanına oturmuştum. Oturduğun yerden kasada oturan işletme sahibine seslenerek, "Hesaplar benden. Kimin canı ne istiyorsa verin yesinler. Bugün ailemizin küçüğünün düğünü" demiştin. Pastanede oturan köyümüzün kadın ve erkekleri alkışlamıştı seni. Daha önce hiç bu kadar alkış almış mıydın bilemiyorum. Sanırım köy halkından belki de İlk kez içten alkış alıyordun. Çünkü yarım asırdır köyünden uzak gurbet hayatı yaşıyordun. Saygı duyan selam verenlerin vardı her ne kadar binlerce kilometre uzaklarda yaşamış olsan da.

-Kasada hesabı ödemeye giderken seni uyarmışlardı-

Birada lavaboya gitmek üzere, masadan kalkıp hesabı ödemek isterken, uyanık bir köylü seni uyarmıştı. "Ali Abi, Düzgün hesabı ödüyor" derken, hiddetle ayağa kalkarak, "Benim olduğum masada kimse hesap ödeyemez. Ali Coşkun hepinizden zengin. Hiç kimsenin parası yanımda geçmez" demiştin. 

***

Kızgın ve öfkeliydin. Kızgınlığın yüzüne yansımıştı. Elinden tutup gülerek, şöyle demiştim:

***

"Öfkeni anlıyorum. Ama sana da kıyamıyorum. Coşkun Ailesinin gurbete giden ilk kişisi sensin. Sonuncusu da sen oldun. Kolay para kazanılmadığını da biliyorum. Aileden senden başka yurtdışında ömür çürüten ikinci bir kişi de olmadı. Yarım asırdır gurbetin çilesini çekiyorsun. Herkesin gözü üzerinde olabilir, beklentisi olana da saygı duyarım. Ama benim gözüm yüreğinde. Güzel kalbinde. Zengin olman bizler için ancak gurur vesilesi olur. Hoş görüne sığınıyorum. İzin verin bu hesabı ben ödeyeyim. Siz de biraz sakin olun". 

- Salona gitmeden düğün pastanede başlamıştı-

Eğilip usulca ellerinden öpmek istemiştim özlemle. lakin ellerini geri çekerek, öpmeme izin vermemiştin. Kızgınlığına rağmen öfkene de yenik düşmemiştin. Yüzünden beliren tebessüm, Ortaharman'lıları sevince boğmuştu. Hatta "Sana helal olsun Ali Abi" diye bağırıp alkışlayanlar olmuştu. Bu alkış sesleri pastahanenin duvarlarından yankı bulmuştu. Salona gitmeden düğün pastaneden başlamıştı bile. Köylüler hep birlikte türküler söylemeye başlarken, çevredeki esnaf bizleri pürdikkat izliyordu. Halay çekenler de olmuştu. 

-Gurbeti anlatmak yetmez yaşamak lazım- 

Sinirin yatışınca bana ne demiştin biliyor musun: " Gurbeti anlatmak yetmez, yaşamak lazım. Ben fazlasıyla hasretlik çektim. En güzel yıllarımı gurbette geçirdim. Hollanda'da 5 yıl kaldıktan sonra 1972 sonunda Hollanda'dan Almanya'ya geçtim. Hemen işe başladım. Alman patron Türk'lere köle gözüyle bakıyordu. Lavaboya iki kez gidemezdik. Hemen uyarılırdık. Parayı kolay kazanmadık. 'Gurbetin çilesi çekilmez' dediler çektim. Çocuklarımı iyi koşullarda yetiştirmek için hafta sonları ek iş yaptım. Hamdolsun param var zenginim. Hesaplar benden".

***

Ne demiştim: "Peki, ben kimim biliyor musun? Ben senim. Senden biriyim. Senin bir parçanım.Aynı kandan, aynı soydanız. Yarılmış elmanın parçalarıyız. Hesabı ha sen ha ben ödemişim ne fark eder söyler mısınız "?

***

Demiştin ki, " Fark etmez olur mu, masada büyüğün dururken, sen hesap ödeyemezsin. Sana hesap ödetmem". Cemal'ın eşi Gülay Coşkun, araya girerek sözünü kesmişti: " Bu hesabı ikinize de ödetmem. Ben öderim. Sedat benim çocuğum" demişti. Ama ikna olamamıştın. Sonunda hesabı yine sen ödemiştin. 

***

Bu yazıyı kaleme almadan önce mezarını ziyaret ederek seninle dertleşmek istedim. Açık yüreklilikle söylüyorum: Seni incittiğimi hatırlamıyorum. Kaldı ki sadece seni değil, insanları incitmeyi beceremiyorum. Sen de iyi biliyordun ki; ben Incinirim ama kimseyi incitmem, incitemem. Çünkü o inanç ve kültürle büyüdüm, olgunlaştım. O inancın, o kültürün bir ferdi olarak yaşamaya tutundum. 

- Düzgün niye gelmedi, görmek isterdim-

2021 ya da 2022 yılıydı, tam olarak anımsayamadım. Sen köyde merdiven basamaklarından düşüp beyin kanaması geçirmiştin. Tunceli Devlet Hastanesi'nde yatarak tedavi görüyordun. Eşim ve küçük oğlum Levent Adana'dan ziyaretine gelmişti. Sen de "Düzgün niye gelmedi" diye söylenmiştin. Asrın hastalığına yakalandığımı öğrenince, "Düzgün bu acıyı çekmeyi hiç hak etmiyor. Bildiğim kadarıyla alkol almıyor, sigara da içmiyordu" diyerek üzüntünü dile getirmiştin.

***

Aradan bir ya da iki yıl geçtikten sonra köyde evinde biraraya gelmiştik. Yüzyüze son görüşmemizde bu oldu. Bir daha gelememiştim. Balkonda otururken, Akile "Dayı, eviniz hayırlı olsun. Bahçeniz de çokça güzel. Keşke bana da yer bıraksaydın iki göz ev de biz yapsaydık" derken, gülerek, "Kızım burası zaten Mustafa'nın. Yani rızai taksimde kayınbabanın tarlası. Gel benimle komşu ol. İki oda sen yap. Köyde bir eviniz niçin olmasın" demiştin. Koşullar el vermedigi için gelememiştik. 

-Omuzundaki ağır sorumluluğu bırakıp gittin-

Yıllar sonra gelebildik köye yerleşebilmek için, ama şimdi de sen yoksun. Seni iki ay önce kaybettik. Takvim yaprakları 29 Ağustos 2025 Cuma gününü gösteriyordu. Eşim ile birlikte önce senin sonra da Aile Mezarlığımızda yatan kıymetlilerimizi ziyarette bulunduk. Tüm geçmişlerimiz için ellerimizi semaya kaldırarak dualar ettik. Allah kabul eder inşallah. Sana seslendim. Duydun mu bilemiyorum. Dedim ki, "Şimdi kime 'Amca' diye sesleneceğim.Umarım rahat uyuyorsun. Ailemizin büyügüydün. Sen konuşurken bizler hep susuyorduk. Omuzundaki ağır sorumluluğu bize bırakıp gittin. Dikkat buyurun, "Bana" demiyorum. Yani hepimize...

***

Üzüntülüyüm. Başımızda tek büyük olarak sen vardın. Diğer aile büyüklerimiz ahirete çoktan göç etmişti. Köye dönüş kararını verdiğim günlerde seni de ebediyete uğurlamanın acısını yaşadım. Cenaze törenindeki kalabalığı unutamam. Yurtdışından bilemiyorum ama doğup büyüdüğüm köyün ve civar köylerde sevenlerin çok olduğunu gördüm. Bu benim için en büyük teselli oldu. 

- Kızma bana ama bir itirafta bulunacağım-

Kızma bana ama bir itirafta bulunmak isterim, şöyle ki; maşallah gençlerimiz eğitimli. Çoğu da kariyer sahibidir. Nasıl oturup kalkacaklarını iyi biliyorlar. Hizmetten kusur etmiyorlar. Ancak kimi gençlerin suyu biraz dik akıyor sanki..!

***

Bu gençler suyun dik akmayacağını öğrenmiş olmalılardı dünden bugüne. Nitekim bizler cedimizden atalarımızdan gelen hukuksal çizgiyi hep takip ettik. Çizginin dışına çıkmamayı ilke edindik. Başarılı da olduk. Şimdi bakıyorum nedense o çizgiyi takip etmekten zorlandıklarının izlenimini edindigimi ifade etmek isterim. Acaba ben mi bu gençleri anlamakta güçlük çekiyorum diye düşünüp duruyorum. 

***

Umarım yanılan ben olurum! O, ya da bu değil. Bunlar, Onlar hiç değil. Galiba erken yaşlandık, gençlerle uyum sağlayamadığımıza göre! 

***

Öfkeliydin, bağırıp çağırıyordun ama her şeye rağmen kapını aralayanlara hiçbir zaman yüzünü çevirmezdin. Gülerek karşılar, ikramda bulunur, gülerek uğurlardın. Kadir kıymet bilirdin. Şimdi iki katlı evinin kapısı kilitli. Her baktığımda seni anımsıyorum. Sen ebedi mekanında inşallah rahat uyuyorsun. Bu dünyada yerin belli.

- Köyde birlikteligi sağlamak hepimize düşüyor-

Bana gelince: Hepimiz sensizliğe alışmaya çalışarak teselli buluyoruz. Sen varsın yaşıyorsun, bize rehberlik yapıyorsun gibi davranacağız. 

***

Ne senin ne de senden önce ebediyete uğurladığımız tüm büyüklerimizin kemiklerini sızlatmayacağız. Rahat uyuyacaksınız. Bunun için uğraş verecegiz. Bu uğurda elimden ne gelirse yapmak gibi bir sorumluluğum vardır. Gücümü de Coşkun'lar ailesinin her ferdinden alacağıma inanıyorum. 

***

Bu vesileyle hoşgörü diyorum. Coşkun'lar Ailesinin fertlerinin dün olduğu gibi bugün ve yarınlarda da bu sese kulak vermelerini istiyor ve bekliyorum. Biliyorum ki, sen de bunu istiyordun. Oysa birbirimize karşı daha nazik..daha duyarlı.. daha içten davranmamız gerekiyor. 

- Hepimiz kocaman bir ağacın dallarıyız -

Bırakın birinci derecede akraba olmayı, birlikte, birarada yaşama kültürü, Insani ve ahlaki değerlerimizin bunu zorunlu kaldığına inanıyorum. Hepimizin ailelerimizden aldığımız terbiye de bunu gerektiriyor zaten. Hep birlikte huzuru ikame etmek zorundayız. Güzel kalpli insan, neden biliyor musun, çünkü hepimiz bir ağacın dallarıyız. Kökümüz kocaman, dallarmız gür. 

***

Sözün özüne gelince: Ali Coşkun'un bu dünyada çileli bir hayatı vardı. Umarım ebedi istirahatgahında rahat uyuyor. Dilerim Yüce Yaradan seni cennetine nail eylemiştır kıymetli büyüğümüz. Yukarda da ifade ettiğim gibi, Köye döndük ama seni de kaybettik. Iç dünyamda büyük bir boşluk oluştu. Şimdi bir başımıza kaldık. Yol gösterenimiz yok. Kendimiz yol gösterici olacağız. Rehberimiz " Ortak İrademiz" olacaktır. 

***

Kafam biraz karışık bu yüzden seninle dertleşmek istedim. Sana veda ederek, mezarından ayrılmadan birkez daha varsa hakkım helal olsun. Sen de helal et büyüğüm. İnan asla çözemeyeceğimiz sorunumuz olmayacaktır. Oluşabilecek sorunları çözüme kavuşturacak olgunluk ve yeterlilikteyiz hepimiz. Rahat uyu, toprak tenini incitmesin. Ruhun şad mekanın cennet olsun...

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —