Oktay EROL

Tarih: 09.10.2025 21:37

KİRACIYA “EV YOK”; KİME VAR?

Facebook Twitter Linked-in

Yılmaz Güney’in Arkadaş filmindeki bir bölümü yer yer anımsarım… Azem, arkadaşı Cemil’i köyüne götürür… Köyde turistler üstleri yırtık, burunları akmış, yarısı bölünmüş ekmekleri ellerinde olan çocukların fotoğrafını çekerler. Köylü çocuklarını yanyana getirerek, okul çıkışlarında ellerinden tutarak… Sonra köyün yaşlılarının, elleri bastonlu dinelenlerin, işe giden kadınların fotoğraflarını…

Cemil’in içine dokunur! Arkadaşı Azem’e “ne yapıyorlar bunlar” diye sorar. Azem de “yoksulluğumuzun fotoğrafını çekiyorlar” diye yanıtlar! Cemil, bir adım daha ileri giderek “o denli tarihi güzel yerlerimiz varken neden burayı çekiyorlar” diye sorunca da Azem “biz yoksulluğumuza engel olacağız, işte o zaman yoksulluğumuzun fotoğrafını çekemeyecekler!” Yoksulluk, ülkemizdeki uygulamaların sonucudur; “deklanşöre” dokunan turistlerin değil! 

***

Daha ne bekleniyordu ki? İki atom hidrojenle bir atom oksijenden “su” elde edersin; başka bir şey değil! Sınıfsal ayrışmayı kamçılayacak olaylara izin verirsen, sömürene/ “fahiş” kazanç sağlayana ödün verecek olursan, diploma yolsuzluklarını yaşamın parçası gibi görür/ varlıklarını sürdürmelerine sessiz kalırsan, yolsuzluk yapmayı/ çalmayı/ büyütmeyi bir “ayrıcalık” olarak göstermeye çalışırsan, emeğiyle kazananı süründürecek yaptırımların önünü açarsan; yoksulluk, açlık, temel gereksinmelere ulaşamamak, okula aç gitmek, yaklaşan kış aylarını düşünürken şimdiden “titremek” ne ki?

“Yoksulluğu/ açlığı” çözmek için uğraş ortaya koyma gereği duymayanları koruyup, “yoksulluğu/ açlığı” sorun bilenlerin üzerine gitmek, onlara tepki göstermek, onları suçlamak ne denli akılcı bir yaklaşım ki? O zaman çözün “sorunu”, insanların yoksulluğunun/ açlığının önüne geçin! Çocuklar aç gitmesinler okula, emekliler “ucuz” kuyruklarda zaman bitirmesin, kentlerinden uzak kentlerde okuyan gençler “derslerine” yoğunlaşsın… Yeter, “tamam” diyen yok; ama tepkiler çok, neden?

***

Her dönem “benzerine” tanık oluruz aslında… Yıllar önce “bekara ev yok” diyenler vardı, sonra yurt bulamayan öğrencileri kendilerinden uzak tutmak isteyenler “öğrenciye ev yok” demeye başladılar! Kimse nedenini/ niçini sormadı! Öğrencilere “ev” verilmemesine sevinenler bile oldu; ne de olsa eve dışarıdan arkadaş getirebilirlerdi, kız/ erkek “ders çalışıyor” denilerek aldatılabilirlerdi, evlerine/ sokaklarına/ komşularına “rezil” olabilirlerdi! Öğrenciye “ev yok” diyorlardı!

Geçen gün bir ev sahibi, emlakçıya bildirdiği “kiracı” arayışına “emekliye kiralık değildir” yazmasını istemiş olmalı ki, “duyuruda” yer verilmiş! Neymiş; taşınmazlarda yönetmeliğe aykırıymış, kimseye böyle bir yaklaşımda bulunulamazmış, bu davranışın yasal yaptırımları olduğu gibi toplum vicdanını karalayan ayrımcı bir yaklaşımmış, dürüst ticaret değilmiş, toplumsal sorumluluğu “hiçe” sayan bir tutummuş… Uzayıp gidiyor anlatılanlar!

***

Neden sorunun “aslını” kimse anlatmıyor? Kiralar durduk yerde üçe/ beşe/ ona katlanırken, emeklinin aylığı ikiye/ üçe katlandı, emekli yaşamının “en zor” yıllarını yaşar oldu; bunu neden düşünen yok! Emekli, çalıştığı yıllarda “geleceğine” güvence olsun diye dişinden/ tırnağından/ aşından artırarak ödediği primlerin ardından bugünleri yaşaması hak m? Evini kiraya verecek olana “kin” duymayın, “vicdan” sömürüsü yapmayın; kiradan başka geliri yoksa, kiradan gelenle geçimini sağlıyorsa, “emekliye ev yok” deme hakkı yok mu? Sistemin “kirliliklerinden” doğan sorunların suçlusu ne emeklidir ne ev sahibi ne de emlakçı; sistemin kendisidir!

***

Köy yerinde turistlerin “yoksulluğa”, emlakçıların emekliye/ öğrenciye/ bekara karşı tutumunu sorgulamadan önce, “bu yurdun yurttaşına” neler yapıldığını, nasıl/ neyle geçindiklerini, hangi zorluklar içinde olduğunu düşünün… Sonra da, ülkenin başında yaklaşık çeyrek yüzyıldır oturanlara “ne” yaptıklarını, insanları bu denli “çıkmaza” neden sürüklediklerini, neden “çözüm” aramadıklarını sorun! Geçimini “zor/ borçlanarak” sağlayan emeklilerin nasıl “enflasyonun nedeni” olduklarını, emeklilerin nasıl “enflasyon altında” ezilmediklerini sorun!

Var olan sistem, ülkede yaşanan her şeyin nedenidir! Yokluğun da, açlığın da, sınıfsal ayrılıkların da, bozulan toplumsal barışın da, kimsenin kimseyi anlamamasının da nedeni sistemdir; koşulları koyan sistem, toplumu bu günkü koşullarda buluşturdu, bedeli de topluma ödetiliyor! 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —