İfral TURGUT
Tarih: 14.05.2019 13:35
MAYIS ANNELERİ ve ÖRGÜTLÜ TOPLUM
Nisan 1977…On dört kadın…Arjantin yönetiminin gözaltına aldığı çocuklarının akıbetini bilmek istiyordu. Hükumetin umurunda değildi BaşkanVidela’ya bir mektup sunabilmek için başkentteki PlazadeMayo’da (Mayıs Meydanı) toplandılar. Kahraman Arjantin polisi (!) saldırdı hemen. Tekme, tokat, gaz, su, aklımıza ne gelirse.
Yılmadı anneler, başkanlık sarayının karşısındaki Mayıs Anıtı çevresinde yürümeye başladılar. Askeri diktatörlüğe karşı çıkıyorlardı. “Mayıs Meydanı’nın Çılgın Kadınları” olarak adlandırıldılar. Çılgın değil, yiğittiler; korku ve baskı, onları eylemlerinden vazgeçiremiyordu. Birçoğunun devlet tarafından kaçırılmasına ve öldürülmesine rağmen.
Diktatörün, “tüm siyasi rakiplerin yok edilmesi” planını deşifre etmişlerdi. Yaşadıkları acılar, meydana ismini veren ve şiddet içermeyen bir hareketin ve sevginin öznesine dönüştü.
Resmi kurumların sessizliği ve suç ortaklığıyla karşı karşıya kalan ve yasalardan ümidini kesen anneler, uluslararası otoritelerden, evrensel uygarlık normlarına uymalarını talep ettiler. Askeri rejimin işlediği insan hakları ihlallerini, baskıcı ve yok edici bir düzenin dehşetini yaşadıkları için kendi ülkelerinden hareketle dünyanın her yerinde meydana gelen bu tür olaylara karşı yeni fikirler üretmeye çalıştılar. Anneler, barışın adalet olmadan mümkün olmayacağını anlatmaya çalışıyorlardı.
Her hafta, bir araya gelecek, kadınların kalabalığı büyüyecek, çocuklarının ölü mü yoksa diri mi olduğunu öğrenmek için çaresizce de olsa bir cevap arayacaklardı. Yürüyen her kadının, hükümetçe ellerinden alınan en az bir çocuğu vardı. Bir aradayken güçlüydüler. Başlarına beyaz eşarplar bağlayarak halkı da yanlarına aldılar. Eşarpları, zaman içinde simgeleri oldu.
Ordu, diktatörlüğüne karşı çıkan insanları tutukluyordu. Tutuklanan kadınların bazıları hamileydi. Yaklaşık 500 bebek annelerinden alınmış ve askeri ailelere evlatlık verilmişti. Rejim, devrimci ailelerden doğan çocukları kaçırmanın ve onları sağcı, muhafazakâr ve militarist bir zihniyetle, dindar ve kindar nesiller olarak yetiştirmenin bir görev olduğuna inanıyordu.
Muhaliflerin çoğu gençlerle öğrencilerdi ve ilk eylemlerinde terörist damgası yiyorlardı. Kaçırılan insanlar “ kayboldu” diye nitelendiriliyor, ailelerin cesetleri bulmasına veya çocuklarını geri almasına yardımcı olacak tüm bilgiler yok ediliyordu.
Kaybedilen sadece çocuklar değildi; anneler, babalar, öğrenciler, gazeteciler ve sanatçılar her an bir katliama maruz kalıyordu. Cunta tarafından öldürülenlerin sayısı 30.000’i geçmişti. Çoğu kadın doğum yapana kadar cezaevlerinde ve toplama kamplarında tutuluyor, sonra da uçaklara doldurularak okyanusa atılıyordu. Bu imha operasyonlarına “Ölüm Uçuşları” adı veriliyor, anneler ise kayıp çocuklarını bulmak için ümitle çabalıyordu
Ara vermiyordu Mayıs anneleri. 256 çocuğu buldular, 137’si biyolojik ailelerine kavuştu
PİSLİKLERİ YAZSAM ÇOK UZUN SÜRECEK AMA;
- BU DEHŞET DİKTATÖRLÜĞÜNÜN EN SADIK DESTEKÇİSİNİN KİLİSE OLDUĞUNU YAZMADAN GEÇEMEYECEĞİM.
BİR DE GÜZEL HABER;
- MAYIS ANNELERİ, MÜCADELESİNİN SONUÇLARINI ALMAYA BAŞLADI. YETKİLİLERİN BİR ÇOĞUNUN CEZALANDIRILMASINI SAĞLADILAR.
- İŞTE ÖRGÜTLÜ TOPLUM. ER VEYA GEÇ KAZANIYOR.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —