İfral TURGUT
Tarih: 19.12.2023 20:06
ÖZLEMİŞİM
Dün akşam, ilimizin nitelikli üç musiki cemiyetinin birinin,
Divan Musiki Cemiyetinin konserine katıldım. En son geçen sene,
“Rakım Elkutlu İzmir Musiki Derneği” yöneticisi, zarif dostum Hidayet Koç Üstadın davetiyle İzmir’e gidip, hem muhteşem bir koroyu dinlemiş, hem de hasret gidermiştik.
O günden sonra, bu bir ilk olacaktı. Hiç de geç kalmadık ama gittiğimizde fuaye doluydu. Herkes güler yüzle, bir kez daha bir arada olmanın mutluluğu içinde sohbet ediyordu. Etrafı gözleyince iki şey fark ettim.
Biz eskiden bu tür yerlere takım elbiseyle giderdik. Hanımlarsa, baloya gider gibi giyinirlerdi.
“Artık toplumsal yapımız ve değerlerimiz bir hayli değişmiş,” diye düşündüm. Koroda görevli olanların dışında hiç kravatlı ve papyonlu kimse yoktu. Ama yine de Türk Musikisine olan bu ilgi sevindiriciydi.
İkincisi ise, çok az tanıdığa rastlamam oldu. Hiç yadırgamadım. Çünkü bizim nesil birer ikişer sahneden çekiliyor, eksiliyorduk Doğa hükmünü icra ediyordu.
Salona geçtik yerimize oturduk her koltuğa bir kağıt iliştirilmişti. Okuyamadım tabi.
“Herhalde repertuardır,” diye düşünerek katlayıp cebime koydum.
“Yarın neler dinlediğimizi tekrar gözden geçiririm,” dedim, kendi kendime.
Konserin bir yerinde, şef bir vefa örneği göstererek, derneğin kurucusu sevgili Toktay Sökmen’i anmak için sıradaki şarkıya mümkünse katılmamızı istedi. Anmak üzere seçilmiş şarkı da anlamlıydı. Adana musikisine inanılmaz hizmetler veren, Avni Anıl’ın suzidil makamındaki şarkısına becerebildiğimiz kadar katıldık.
Unutamıyorum, unutamıyorum Gecem yok artık, gündüzüm yok, “dedik.
Asıl sürpriz konserin sonundaydı. Son parça bir marştı. Hiç duymamıştım. O zaman anladım koltuklara iliştirilmiş kağıtların anlamını. O marşın sözleriydi. Çok da güzel söylediler. Ayakta alkışlandılar. Daha da güzeli şeften rica edildi. Sazlar yerine oturdu. Herkes ellerinde kağıt. Tüm salon çok büyük bir coşkuyla hep beraber söylediler. Bu sefer insanlar kendilerini de alkışlıyordu birlikte olmayı, bir arada olmayı, aynı şeyleri hissedip, aynı duyguları paylaşmayı alkışlıyordu.
ÇÜNKÜSöylediğimiz marş Cumhuriyetin Yüzüncü Yılı için,
“Böyle bir marş yazmak ve seslendirmek çocukluk hayalimdi. Geleceğe bir miras bırakmak istedim,” diyen Ender Eroğlu’nun bestelediği
PARLA isimli Cumhuriyet Marşıymış..
Sadece ben özlememişim. Herkesin özlemleri varmış ve bazı özlemlerimiz ortakmış. Hepimizin beklediği, hepimizi bir arada tutan, hepimizi bir anda birleştiren özlemler.
İŞİNİZ ZOR YOBAZLAR.
- BU ÜLKEDE HALA BÖYLE MARŞLAR BESTELENİYOR, HALA HALK İLK DEFA DUYDUĞU MARŞI BU KADAR COŞKUYLA SÖYLÜYORSA. İŞİNİZ GERÇEKTEN ZOR.
- HADİ BAŞKA KAPIYA. BUGÜN DEĞİLSE YARIN AMA MUTLAKA.
İŞTE O MARŞ
Yürüyoruz arkadaşlar
İçimde bir telaş var
Bu kutlu gün bizim
Zafer düğün bizim
Görüyoruz arkadaşlar
Darbeler savaşlar
Sırtımız yere / Gelmiyor bizim
Düşmanız esarete önderimle karşıyız
Mavi gözlerin gibi biz bu yurda âşığız
Duysun cihan duysun biriz
Duysun bizim bu gök deniz
Parla hilal ve yıldızım
Parla beyaz ve kırmızım
Türk’ün yolu Cumhuriyet
Parla 100 yaşındasın
Yürüyoruz arkadaşlar
Bu yolda dik yamaçlar
Zor ne bilmeyiz / Biz pes etmeyiz
Görüyoruz arkadaşlar
Ufukta bir amaç var
Yerde gökteyiz
Ne şanlı milletiz
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —