İfral TURGUT

Tarih: 10.10.2025 16:32

SARAYBURNU ATATÜRK ANITI

Facebook Twitter Linked-in

“Heykel Okumak” diye bir kavram var mıdır, bilmem. Yoksa da ilk söyleyen ben olayım. Bir heykele bakarken onun ne büyük emeklerle, ne büyük bir sabırla, neler düşünülerek, neden o mekana konduğunu, neyi simgelediğini, tarihi değerini vs. düşünürüz. Ama aslında, baktığımız heykelin, ya da tablonun en küçük bir çizgisinin, kıvrımının neyi simgelediğini   nasıl bir mesaj verdiğini,öğrendiğimiz zaman, o eser gözümüzde başka bir değer ve gerçek anlamını kazanır.

İki sene önce, Ekim ayının başından, 29 Ekime kadar, her gün Atatürk’ün Kurtuluş Savaşına başlamak üzere yola çıkışını ve hangi güzergahı takip ederek neler yaptığını simgeleyen heykelleri, Cumhuriyetin kuruluşundan sonrasına ise birkaç gün ayırıp, sadece Anıtkabir’i ve defalarca gördüğümüz halde dikkatimizden kaçan detayları anlatmaya çalışmıştım. 

O bir aylık yazı dizisini bir klasör haline getirip arşivlemiştim. Bugün o klasörü açıp yeniden baktım. Yazıya Sarayburnu’ndaki Atatürk Anıtı’yla başlamışız. Bir kez daha hatırlayalım mı? 

Anıt, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’e ait. Krippel aynı zamanda, Ankara'daki Zafer Anıtı, Samsun'daki Onur Anıtı ve Konya'daki Atatürk Anıtı’nın da heykeltraşıdır. 

Anıt açılınca, İstanbul halkı gecenin geç saatlerine kadar akın akın gelerek, hem kurtarıcısına minnet borcunu ifade etmiş, hem de o muhteşem anıtı hayranlıkla seyretmiştir.   Türkiye’de açılan ilk Atatürk Anıtıdır.

Ne yazık ki, son yıllarda çürümeye bırakılmış ama 2020’de İBB tarafından restore edilmiştir.

NEDEN ORADA, NE ANLATIYOR. 

İstanbul işgal altında ve çaresizlik içinde kıvranmaktadır. Kokuşmuş Saray rejimi, Avrupalı devletlerden medet ummaktadır. Mustafa Kemal bütün hesaplarını yapmış, Anadolu’ya geçmeyi kafasına koymuştur. İşte Sarayburnu Anıtı, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gitmek üzere, yola çıktığı, İstanbul toraklarına son kez ayak bastığı yere dikilmiştir. Bir vedadır.

Anıtta Mustafa Kemal, Saraya ve medet umduğu Avrupa devletlerine sırtını dönmüş, gözünü Anadolu’ya dikmiş, Boğazı ve kendisini götürecek gemiyi beklemektedir.

O duruş bir taş, bir heykel duruşu değil, düşmanı nasıl yok edeceğini hesap etmiş bir iradenin duruşudur.

Mustafa Kemal sol eli beline dayalı, sağ elini yumruk biçiminde sıkarak aşağıya doğru uzatmış, başı dik, kaşları hafif çatık, gözleri hafif kısıktır. O dinamik duruşta, bir tedirginlik, bir endişe değil, son derece kararlı bir ifade vardır.

3 Ekim 1926'da anıtın açılışından sonra Atatürk anıtı yaptıran belediye yetkililerine gönderdiği telgrafta aynen şöyle söylemiştir:  "Muhterem İstanbul Halkının ilk defa heykelimi dikmek suretiyle gösterdiği yüksek kadirşinaslıktan ve resm-i küşat münasebetiyle hakkımda izhar buyurulan necip hissiyattan dolayı samimi teşekkürlerimi arzederim. Sözün bundan sonrası heykeltıraşlarındır."

NE DERSİNİZ,


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —