Utanmak, onursuz sayılacak, ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle, üzüntü ve utanç duymak diye tanımlanıyor. İnsanları hayvanlardan ayıran yegane duygudur.
Genellikle başkaları tarafından fark edilen, gözlenen davranışlar utanma duygusunu çok hızla ortaya çıkarır. Yapılan davranışın sosyal olarak kabul görmediği fark edildiğinde ilk tepki kaçma duygusu olur. Utanma duygusu o kadar büyük baskı yaratır ki, ardından genel olarak “utancımdan öldüm” ya da “yer yarılsaydı da içine girseydim” duyguları gelir.
Bu insani duygu, ne yazık ki, bazı politikacıların önderliğinde toplumda yavaş yavaş yok oluyor. Hiç utanma duygusu olmayan insanlar “yüzsüz, utanmaz” gibi kelimelerle tanımlanır.
İnsanlar tanındıkları yerde ve kendi sosyal çevrelerinde daha çok utanırlar. Sosyal çevremizde bize karşı geliştirilen yargılar, başkalarının yargılarından daha önemlidir. Yaşanan grup içinde utanç duygusu daha çok hissedilir ve daha uzun sürer.
Utanma duygusu, söylenmese de, davranışlarla kendini gösterir. Hafif kızaran bir yüz, eğilen bir baş ve kaçırılan gözler, hızlanan kalp atışı utanmanın belirtisi olarak ortaya çıkar.
Son zamanlarda yaşayarak görüyoruz ki, bazı insanlar utanma duygusuna sahip olmamayı, hatta hiç utanmamayı bir avantaj olarak kullanıyorlar. Buradan da şöyle bir sonuca varabiliriz diye düşünüyorum:
Aksi taktirde;
Kadın, tüm geçmişini, haksız olarak da olsa kazandığı itibarını, namusuna emanet edilen oyları satıyor, belediye binasının önüne, “HARAM OLSUN” pankartları asılıyor, şehir halkı protesto yürüyüşleri yapıyor, kadın hapisten kurtulmanın coşkusuyla, hala car car ötüyor. “Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde hizmete devam edeceğim,” diyebiliyor. Bakalım bu himaye ne kadar sürecek?
Ruhu bile duymayacak ama ben yine de soracağım:
“Topuklu Efe” unvanını bıraktığını söylüyorsun. Sanki elindeymiş gibi. Zaten transformasyona uğradın ve “Takunyalı Kadın” unvanıyla utanmazlığın simgesi oldun.
ERCAN BEY DE BİR HAYLİ RAHATLAMIŞ OLMALI.