Oktay EROL

Tarih: 12.08.2025 12:17

SICAKTA “SOKAĞA ÇIKMAYIN” UYARISI…

Facebook Twitter Linked-in

Geçtiğimiz aylarda İtalya’da İspanya’da uyarılar yapılmıştı… Öğle saatinden dışarı çıkılmaması gerektiği, belirtilen zaman diliminde dışarıda olmanın yaşamsal yitimlere neden olacağı vurgulanmıştı! Konu sağlık olunca herkes uymak istemişse de, sokak işlerinin savsaklanmasını istemeyen de olmuştu mutlaka! Sokakları, hangi zorlukları olursa olsun neden bıraksın ki; kazandığı yer orası! Biz buna, kapitalist anlayışın özellikle beslediği/ koruduğu doymazlık da diyoruz!

Son bir aydır, yıl boyunca süren kuraklığı aratmayacak biçimde süren sıcaklar şimdi de bizde… Güney Doğu’nun, Akdeniz’in, Ege’nin yaşadığı “yaz sıcakları” anlatılamıyor artık! Söz ozanı Hasan Hüseyin’in “gece leylâk/ ve tomurcuk kokuyor/ yaralı bir şahin olmuş yüreğim/ uy anam anam haziranda ölmek zor” dizeleri aslında “sokakta tank paleti/ sokakta düdük sesi/ sokakta tomson/ sokağa çıkmak yasak/ sokaktayım” demek için de olsa, sonrasında gelen temmuz, ağustos aylarının baş döndüren sıcağını/ sıcaklarını düşündürdü bana…

***

Adana’da kırk dereceyi geçecek sıcaklıktan söz edildi! Öyle olsa iyi de; Tüik’in belirlediği veriler nasıl yurttaşın yaşadığını göstermiyorsa, söylenen kırk derece uyarı da yaşananı göstermiyor, elli dereceye yaklaştığından söz edilir! Şunu da unutmayalım; sıcakları kovmak için her zaman pompalının kurşunları de yetmiyor işte! “Sıcakta olmayın” uyarıları yapılıyor güzel de, salgın sürecinde işini yitiren yurttaşlara “bağışıklığınızı koruyacak, zayıf düşmeyecek biçimde beslenmelisiniz” diye salık veren çok bilmişler gibi davrandıklarını hiç akıllarına getirmediler büyük olasılıkla!

İnsanlar “öğle sıcağında” sokağa çıkmasın; tamam! Haftanın her günü ayrı bölgeye kurulan pazar yerleri, pazar yerlerinden gereksinmelerini karşılamaya gelecek olanlar için de “uyarıdan” önce “yapmalarını” istediğiniz bir şey var mı acaba? Bundan başka, “tüketimi” artırmak amaçlı kentler arasında mekik dokuyan pazarlamacılar, tarlasındaki ürünü toplamak zorunda olanlara da denilecek sözler olması gerek; var mı? Onun için “uyarılarınızı” emekçilere dinletemezsiniz!

***

Biz daha çalışanın “insanca yaşaması”, üreticinin “ektiğinden” hoşnut olması, gençliğin “gelecek hayaller” kurmasını sağlayacak sistemle tanışmadık ki; üstelik, milenyumla birlikte tersine döndük! Çalışana, üretene, gençliğe hangi “yaz sıcağından” söz edeceksiniz ki; sanki bugüne değin daha iyisi yaşatılmış, bugüne değin “insan olmak” değer kazanmış, sanki kuraktan/ dondan zarar gören üreticiler zamanında desteklenmiş, gençlerin/ akademisyenlerin yurtdışına çıkma istemlerini caydırabilmiş gibi…

Keçiyi bilir misiniz? Şunun için soruyorum; yıllar önce birisi ile söyleşirken “oğlak mı” diye sormuştu keçi için, o günü anımsadım birden… Keçiler, doğanın en temiz, en el değmemiş bitkilerini yiyerek yaşamlarını sürdürürler! Sarp/ dik kayalıklarda gördükleri bir dal kekik için yaşamları pahasına uğraş verirler! O gördükleri “tek dal” kekiğe ulaşabilmek için kayalıkları tırmanırlar, tırmanırken bazen dengelerini yitirip yuvarlanırlar, ama yine de ayağa kalkıp oraya ulaşmaya çalışırlar! Kimi zaman “yaşamlarından” da olurlar! Sıcak bölgelerin insanları da böyledir; ne denli uyarılsalar da, yapacakları işi bitirmek için güneşin dik ışıklarına aldırmadan “ıslak mendili” başlarına sarıp çalışırlar! Yapmasa, işi bitirmese “sistemin” çıban başı sayılacağını bilir! Onun için de uğraştan uzak durmaz!

***

Her geçen yıl “alım gücü” küçülen yurttaşların yaz ayları geldiğinde dinlenceye gidebilecek olanaklarını da yok etti! Adana sıcağında zorlanan çocukluktan gençliğe evrilmiş kuşağın gerek medyada gerekse sosyal medyada gördüğü yerlere gitme hakkı yok mu; şu an ki kazançla yok! Adana’da, kent içinden geçen kanalların bu kuşak için “suya girme” yeri olduğunu biliyor musunuz? Denize gidemiyorlar; ne yapmalıydılar başka? Her keresinde bir yandan görevliler kovalar, bir yandan gençler kaçar, görevliler gözden ıraklaşınca da yeniden “sokakta tank paleti/ sokakta düdük sesi/ sokakta tomson/ sokağa çıkmak yasak/ sokaktayım” diyerek kanalda suya girerler! 

Bizde bir “güven” sorunu var aslında; her geçen gün de biraz daha büyüyor! “Sıcaktan korunun” denirken bile “nasıl” yapılacağı bilinmeden yapılıyor, salgında olduğu gibi… Dört kişilik ailenin “bir” çalışanının “sıcaktan korunmak” için yapacağı küçük bir atağın nelere yol açacağı öngörülmüyor! Biliyor musunuz, suç üstü yakalandıklarından da habersizler; dinlendikleri pazar günü dört saat elektrikler kesiliyor bilmiyor musunuz?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —