İfral TURGUT
Tarih: 09.03.2021 16:45
SÖYLEMEK İSTESEM GÖNÜLDEKİNİ
Selahattin Pınar kolay aşık oluyordu. Belki de güzelliğe olan saygısından, ya da aşka aşık olmasından.
Yolu Anadolu’ya düşer ve nasılsa bir genç bir kadınla tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Ama Pınar İstanbul'da, genç kadın da Anadolu'da muhafazakar bir çevrede yaşamaktadır. Aslında çok da açılamamışlardır birbirlerine, ama o his yok mu, hani duyguları kelimelerden daha güçlü anlatan, ne yaparsan yap bir türlü saklanamayan? O bakışların verdiği mesajlar, o bakışlarla verilen sözler.
Pınar döner İstanbul’a ama hep taşradan gelecek olan birini bekler gibidir. Ve bu bekleyişlerinde dudaklarından hep aynı şeyler dökülür,
”Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin.”
Ama gelmez taşralı sevgili. Gelmez, gelemez, haber de gönderemez.
Pınar bir gün odasına kapanır. Çıktığında ise içinde biraz sitem ama daha çok ümitsizlik olan bir sesleniş. Der ki,
“Anladım sevmeyeceksin beni sen ey nazlı çiçek.”Bekleyişi sürer, gider Pınarın ama gelen yoktur. Galiba bir başkasıyla evlendirilmiştir genç kadın. Pınar bu konuda hiç konuşmaz ama yakınları çok iyi bilmektedir olanları Konuşmaz, dedim ama aslında bir kez konuşur ve hala söyleyecek bir şey bırakarak…
Vecdi Bingöl’ün sözleri Rast makamında dile gelmiştir bu sefer.
Söylemek istesem gönüldekini,
Dilime dolanan ıstırap olur.
Yazsaydım derdimin ben bir tekini,
Ciltlere sığmayan bir kitap olur.
Ne yaman çileli bir insanmışım.
Sunulan her zehri şifa sanmışım.
Ah ne aldanmışım, ne aldanmışım.
Aldanan gönülde aşk serap olur. İŞTE BAZEN…GÖNÜLDEKİNİ SÖYLEMEK MÜMKÜN OLMUYOR.
- HEM DE,SÖYLEYECEK CİLTLER DOLUSU ŞEY OLDUĞU HALDE.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —