Ülkeleri mevsimlere göre kategorize etseler Türkiye ilkbahar ile yaz arasında bir basamakta yer alabilir. Hatta daha çok yaz ülkeleri safında konuşlanabilir:
-Türkiye bir güneş ülkesidir!
Masmavi sahilleri, yemyeşil ormanları… Buraya gelince artık yazıp gitmek mümkün olamıyor. On gün önce İzmir Havaalanında beni karşılamaya gelen yazar arkadaşım Ebru Çaloğlu, Sığacık’taki evine dönerken yolu uzatacağını söyledi:
-Menderes’ten Gümüldür’e inen yol yangınlarda kül oldu. Oradan geçmeye dayanamıyorum!..
Ebru’nun ne demek istediğini iki gün sonra daha iyi anladım. Doğanbey, Ürkmez, Özdere’den geçerek Kuşadası yönüne giderken yolun dağlık bölgeleri simsiyah olmuştu.
On altı yıl önce yine bir yangın sonrası gelmiştim Seferihisar’a… Doğanbey’de çok büyük bir alan yanmıştı. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer köyde bir taziye yemeği düzenlemişti. Aynı masada Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve Can Dündar ile oturmuş, yanan bölgenin nasıl geri kazanılacağı üzerine karamsar bir sohbete dalmıştık.
Büyük bir seferberlikle o bölge ağaçlandırıldı. Dağlar yeniden yeşile büründü…
Sonra?
Seferihisar Belediye Başkan Yardımcısı İnanç Karabulut kahreden gerçeği şöyle açıkladı:
-Doğanbey ormanları ancak kendine geliyordu ki bu yangında yeniden kül oldu. On altı yıllık emek boşa gitti.
Ege’nin insanları bu yaz, cehennem içinde alevler arasında bir yangından diğerine koşturuyorlar. Adeta kaderlerine terk edilmişler. Bir de “Yeni Türkiye’nin” armağan ettiği engeller arasında helak olmak zorunda kalıyorlar. Bir yerde yangın başladığını gören yerel yönetici kaymakamı arayıp helikopter gerektiğini söylüyor. 15 dakika sonra helikopter geliyor. Yangınlar büyüyünce bu hat kapanıyor. Kaymakam “helikopter kaldırma yetkim AFAD’a devredildi!” diyor çaresizlik içinde…
Yangınları söndürme konusunda “planlanmış kabiliyetsizlik” olduğu defalarca yazıldı, çizildi. Yangın söndürme uçakları yerde çürütüldü. Bu operasyonlar özel sektöre devredildi.
Eski Türkiye’de nasıl olduğunu küçük bir örnekle izah edelim. Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Muğla Valisi Lale Aytaman’ın davetiyle şehre geliyor. Vali, Menteşe köyünde bulunan 9 milyon yıllık fosil kazısı alanına götürecektir kültür bakanını… Orman Genel Müdürlüğü helikopterine biniyorlar. Havalandıktan bir süre sonra pilot, alçalmaya başlarken üst düzey yöneticilere şu bilgiyi veriyor:
-Sizi yola indiriyorum, jandarmaya haber verdim geliyorlar, yangın başlamış ben oraya gidiyorum!..
Eski Türkiye’de orman yangını protokolün en tepesindeydi. Günümüz için bu örnekle kıyaslanacak hiçbir yapılanma bulunmuyor. Bu yüzden ülkemiz cehennem ateşlerinde yanıyor!
Oysa ülkemiz bir yeryüzü cenneti…
Yangınların arasından sıyrılarak Burhaniye’ye gelince bunu açık olarak görebiliyoruz. Kuzey Ege’nin bu seçkin yerleşimi Burhaniye Belediyesi’nin yönetiminde “Kitap Cennet” haline gelmiş. Bu yıl altıncısı düzenlenen “Burhaniye Kitap Fuarı” benzerleriyle kıyaslanamayacak bir canlılığına sahip… Bir defa fuar akşam gün batarken başlıyor. İnsanlar adeta bir nehir gibi akarak kitap reyonlarına geliyorlar. İmza kuyrukları, inanılır gibi değil. Açık havada yapılan fuar, yaz mevsiminin bütün güzelliğini bağrında topluyor. Burhaniye Fuarının konukları da ilçeyi parlatan yıldızlar topluluğu…
Kemal Anadol, İnci Aral, Barbaros Şansal, Müfit Can Saçıntı, Yasemin Yalçın, Fikret Kuşkan, İlyas İlbey, Nebil Özgentürk, Sinan Meydan, Ahmet Ümit, Gül Sunal, Şule Aydın, Timur Soykan, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Şükrü Erbaş, Şeyhmus Diken, Ahmet Telli, Cezmi Ersöz, Çoşkun Aral, Füsun Önal…
Bu kadroyu toplayan ekibin başında ikinci döneminde olan Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler bulunuyor. Yukarıdaki isimlere bir telefonla ulaşan değerli gazeteci Sinan Karahan ile Kültür Müdürü Engin Demir’i buraya eklemeliyim.
Bu yıl edebiyatta 50. Yılını kutlayan Buket Uzuner 6. Burhaniye Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı olarak okurlarıyla buluştu.
Eskiden olağanüstü dönemlerde bir korunma refleksi olarak “kitap yakma” ritüeli vardı. Şimdi de olağanüstü bir dönem yaşıyoruz. Artık kitaplarla uğraşılmıyor, toptancı bir yaklaşımla ormanlar yakılıyor!
Bana “Nazım abi ne yapıyorsun?” diye soranlara böylesi bir faaliyet raporu hazırladım:
-Yangınlar ve kitaplar arasında on gün!