Mahmut TEBERİK

Tarih: 30.07.2025 09:15

YÜZYIL ÖNCE, YÜZYIL SONRA

Facebook Twitter Linked-in

1789 Fransız ihtilali ve sonrasında oluşan ulus devletler süreci. Almanya’nın büyümesiyle birlikte “yaşam alanı” talebiyle 1914 ve 1939 da iki büyük dünya ya da paylaşım savaşı yaşandı.

Savaşlar sonrası ABD ve Avrupalılar yeni sınırlarda anlaştılar ya da anlaşmak zorunda kaldılar. Ancak dünyanın geri kalan bölgelerinde, örneğin Orta Doğu’da cetvelle ülke sınırları belirleyip krallık atadılar sorunları çözümsüz bıraktılar.

Birinci dünya savaşı krallık, padişahlık, örn. Osmanlı, vb. monarşilerin sonunu getirdi. Osmanlının bakiyesi Türkiye Cumhuriyeti etnik, din ve mezhep sorunlarıyla beraber kurulabildi. Rum ve Ermeni sorunu çok büyük acılar ve dramlar yaşanarak mübadele ve tehcirle çözüldü.

Tam yüz küsür yıl sonra kendilerinin istediği bir zamanda bölgesel işbirlikçileriyle birlikte Orta Doğu’da ılımlı islam modelini dayatarak bölgeyi barut fıçısına dönüştürdüler.

Şimdi yüz yıl öncesine dönüp bir bakalım.

105 yıl önce, 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde yapılan bir anlaşma ile Osmanlı paylaşıldı.

Soru: Sevr Anlaşmasına göre Osmanlı, aslında üçe mi bölünecekti?

İtalya ve Fransa işgal bölgelerine dikkat!

Bu bölgelerde bir tek İtalyan ve Fransız yurttaşı olmadığına göre sizce ileride kime bırakılacaktı? İtalya bölgesi Yunanistan’a, Fransız bölgesi Ermenistan’a, olabilir mi?

Şimdi daha dikkatli bakın!

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Kürtlere yer verilmemişti. Kürtlerin esamesi okunmuyordu, neden acaba?

Ermeni ve Fransız bölgesinde kurulmak istenen Ermenistan’ın sınırları belirlenirken, bu bölgede Antik Çağ'da MÖ 321-MS 428'e kadar yedi yüz elli yıl hüküm süren Ermeni Krallığı mı dikkate alınmıştı?

Haritaya alıcı gözle, dikkatle baktığımızda, sorabilir miyiz: Dananın büyüğü ahırda mıydı, acaba?

Şu haritayı gördükten sonra, Lozan, Anadolu’da yaşayan iki halkın, Türklerin ve Kürtlerin varlık nedenidir, Türkiye Cumhuriyetinin tapusudur, diyebilir miyiz?

Gelelim yüzyıl sonrasına, yani bugüne.

1970 li yıllar. Dünyada sol rüzgârlar esiyor. Kapitalizm utangaç, dağınık, sesi soluğu çıkmıyordu. 80 lerin sonunda ise Sovyetlerin çökmesi ile birlikte tekrar toparlandı ve insanlığa küreselleşme ya da yeni dünya düzeni denilen tek kutuplu bir düzeni dayattı.

Geçmişte bağlantısızlar hareketi, vb. güçlü oluşumların etkisini kırmak için güçlü ulus devletler yerine küçük küçük, esamesi okunmayacak aşiret devletler projesini başlattı. Hem devletlerin hem de o devletlerdeki işçi sınıfı hareketinin gücünü kırıyordu. 1990 lı yıllarda STK (sivil toplum kuruluşu) modası acaba bu nedenle mi yayıldı?

Bu düzeni dayatırken “demokrasi ve özgürlük” yalanına sarıldılar. Üzerinde bu kadar oynanan, bu kadar manipüle edilen bir kavram daha var mıdır, bilmiyorum. ABD; dünya halklarını acıya, kana ve gözyaşına boğarken, “o ülkelere özgürlük getiriyoruz” diye sarıldı bu yalana.

1990 larda uluslaşma ve devletleşme süreçleri emperyalizmin kontrolünde patolojik sonuçlar doğurdu. Bu değişiklikler, emperyalizmin isteğine ve çıkarlarına uygun olarak yapıldı. Emperyalist sistem içinde daha rahat kontrol edileceği için Yugoslavya diye bir ülke artık yok.

Emperyal güçler, kendisine kimler biat ederse, kimler hizmetindeyse onu destekliyor. Örneğin, Suriye’de petrol kuyularının bekçiliğini yaparsanız, Irak ve Suriye paramparça edilirken minnet duyarsanız, Amerikan askerlerinin denetim ve gözetimine evet derseniz göze giriyorsunuz.

Bugün durum ne?

Aradan yüz küsür yıl geçti. Bugün ABD ne istiyor? Kanada, Meksika, Grönland ve Panama Kanalı. Trump; Zelenski’yi it azarlar gibi azarlayıp Ukrayna’nın kıymetli metallerine el koydu.

Trump, Mayıs 2025 te Suudi Arabistan, Katar ve BAE denilen üç aşiret devletinden 4 trilyon doları “koruma karşılığı” olarak alıp gitti. Tam bir mafya tipi haraca bağlama.

Yandaki haritaya BOP haritası diyorlar. Emperyalistler, 1920 de Sevr Anlaşması ile Osmanlıyı paramparça edip Ermenistan devletini dayatırken Kürtleri yok saymıştı. Bugün hangi dağda kurt öldü? Nedeni BOP olabilir mi?

Üçü de Lozan’ı tanımayan ABD, Cumhur ittifakı-DEM işbirliği ve KCK ittifakının ortak, sözde çözüm arayışını hayra mı yoralım yoksa şerre mi?

Bir yanda demokrasi askıya alınmış, “CHP masaya oturursa İMAMOĞLU çıkar” denilip şantaj yapılıyor. Diğer yanda varoluşsal sorunumuz: Bölünüp parçalanmak.

ABD öncülüğünde emperyal güçlerin Orta Doğu'daki 'özgürleştirilmiş' uluslara (Tunus, Libya, Irak, Suriye ve Afganistan) nasıl davrandıklarını biliyor ve izliyoruz. Demokrasi ve özgürlük vaat edilen hangi ülke kaosa, iç savaşa ya da yabancı işgaline sürüklenmedi?

Zaman-mekân ilişkisi gözetilmeden, soyut barış kavramları ile başımıza silah doğrultan, gökyüzünde cafcaflı ve hayali barış güvercinleri uçuranlar! Emperyalizmin düşleri, hayalleri ve projeleri halkların kâbusudur. Bu konudaki hiçbir yanlış mazur görülemez. 

ABD bölgede ılımlı ya da Amerikan islamını, yani ehlileştirilmiş, terbiye edilmiş, uysal ve itaatkâr bir islami düzeni yerleştirmek istiyor. Çünkü bölgenin enerji kaynakları bir yana, bir maket bıçağıyla bombalardan daha etkili eylemler (ikiz kule saldırısı) gerçekleştirmiş, insani değerlerden nasibini almamış, kendisinin yarattığı, besleyip büyüttüğü islami cihatçılardan korkuyor.

Batı, Tom Barrack’ın ağzından Osmanlı millet sistemi diyerek Lübnan modeli istiyor. Böylece islam dünyası etnik ve mezhep çatışmalarıyla birbirini yerken ABD ve İsrail rahat edecek. Tom Barrack, Amerika’ya göçmüş bir Lübnanlı Hristiyan Arabın oğlu. 2. vatanı Amerika’da gayrimenkul şirketi var. Adam nerde bir arazi görse parselleyip satar. Devlet mevlet tanımaz.

Sorunu bir de 5N, 1 K (Ne, Neden, Nerede, Nasıl, Kim) modeline uyarlarsak eğer;

Barış nasıl olacak? Emperyal güçlerin ipiyle kuyuya inilir mi? Barış kimler arasında olacak? Barışa kimler öncülük edecek? Barışın zamanlaması uygun mu?

Sonsöz: CHP, Terörsüz Türkiye Komisyonuna(!) katılıp ülkesine ve kendisine zarar vermemelidir.

27 Temmuz 2025.

Mahmut TEBERİK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —