İfral TURGUT

Tarih: 27.03.2024 20:39

ANASI, OĞLUNUN ELİNİ ÖPTÜ.

Facebook Twitter Linked-in

Ne zaman emekli olacağımı, ondan sonra nasıl bir hayat yaşayacağımı  planlamıştım. gönlümce de yaşıyordum. Sonra bir arkadaşıma yardımcı olmak için bir haftalığına İzmir’e gittim. Olaylar başka türlü gelişti ve İzmir’e iki buçuk yıl gitmem gerekti. Ayda iki kere. 

Her gidişimde kendime üç günlük program yapıyor, artan zamanda da İzmir’i geziyor, o muhteşem tarihin yaşandığı kahraman şehri daha iyi tanımaya çalışıyordum. Sevgili dostlarım da bana rehberlik ediyorlardı.

Gezdiğim yerlerden biri de Uşakizade Köşküydü. Epeyce uzun kaldım. Görevli müdür bize köşkün bütün odalarını, bahçeyi gezdirdi. Biraz onun anlattıkları, biraz okuduklarımla Atatürk’ün Latife Hanımla nikahının kıyıldığı masayı, bahçede sohbet ettikleri ve İçleri sızlayarak büyük yangını seyrettikleri yeri hayalimde yeniden canlandırdım.

Ziyaret ettiğim yerlerden bir başkası, Zübeyde Hanımın mezarıydı. Gözümün önüne Atatürk’ün annesiyle ilişkileri, birbirlerine karşı o mesafeli ama çok seviyeli anne-oğul ilişkisi geldi. 

Atatürk, vatanı kurtarmak üzere yola çıkıyordu. Annesi de onun nereye, hangi meçhullere gittiğini biliyordu. Mustafa’sı annesinin elini öperken,  Zübeyde Hanımın gözleri nemlenmişti. Oğluna sarılmak, doya doya  bağrına basmak istiyordu. Atatürk’ün ellerine uzandı. Anne, oğlunun elini öpmek istiyordu. Atatürk, “Ne yapıyorsun, anne,” deyince, o büyük ana, sessiz ve kesin bir ciddiyetle, “Ben senin ananım, sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun. Fakat, sen vatanı ve milleti kurtaran devlet başkanısın, ben de bu aziz milletin bir ferdiyim ve   elini öpebilirim,” dedi.

Zübeyde Hanım her anne gibi zamanı geldiğinde, oğlunun kendisine layık, asil bir kızla evlenmesini, huzurlu bir yuva kurmasını istiyor ama bunun kolay olmadığını da biliyordu. 

Atatürk’ün sürgün günleriydi. Bir kaçamak yaparak evine geldi. Annesi ve kardeşi Makbule ile beraber ve keyfi yerindeydi. Dudaklarında yine bir köy türküsü. Onu böyle gören annesi, “Mustafa,” dedi, “Seni evlendirmeliyim artık,”  Biraz düşünen Atatürk, “Ben vatanımla evliyim, anacığım, şu anda  başka bir izdivaç düşünemem,” dedi.

Makbule Hanım, biraz daha ısrar etti. O mutluluğu bir an evvel yaşamak istiyordu. “Gözüm kapanmadan evlen, evladım,” deyince Atatürk, kısa, kesin ve kararlı bir ifadeyle, “Sen ne istedin de ben yapmadım, anacığım? Ama mümkün değil bu. Bugün evlenmekten   daha mühim memleket işlerinin  peşindeyim. Vatan varken insan kendini düşünemez,” diye karşılık verdi.       

Sakarya Meydan Muharebesi zaferle sonuçlanmış, muzaffer başkumandanın annesi oğlunu kutluyordu. Mustafa Kemal anasının elini öptü ve “Sütünü bana helal ettin mi,” diye sordu. Makbule ana, hepimizin anası, “Helal olsun yavrum, senin gibi evladı olan hangi ana, şad olmaz. Allah seni bu millete bağışlasın. Babacığın da sağ olup bu günleri görmeliydi,” diye cevap verdi. İnanıyorum, onun ruhu da yattığı yerde şad olmuştur.

“GEÇMİŞİ HATIRLAYAYIM” DERKEN NERELERE GELDİM?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —