Tuncay DAĞLI

Tarih: 22.02.2024 13:55

SİNCAP...

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Öylesine bir telaş, öylesine bir heyecan ve koşturmaca içindeydi ki... Onu gözlerimle takip edip, fotoğrafını çekebilmek için oldukça zorlanmıştım.

Bu arada zaman zaman durup, etrafını kolluyordu. İşte o anlardan birinde deklanşöre bastım ve sincabı ağzında tuttuğu palamutla yakaladım.

Çocukken köye gittiğimizde bahçede, ağaçlar arasında dolaşırken gördüğümüz sincapları yakalamak için uğraşır dururduk. Ama ne mümkün...

Daldan dala, ağaçtan ağaca zıplayan sincaplar, bir bakıyorsun ağacın tepesinde, bir bakıyorsun yerde, koşturup duruyor. Ağacın bir o yanından bir bu yanından bakıp oyun oynuyor.

Velhasıl sincap mı bizimle oyun oynardı, yoksa biz mi onunla, ama onlardan birini değil yakalayabilmek, dokunmak bile kısmet olmazdı.

Fakat doğadaki her hayvan gibi sincapları da çok severim. Hayvanların da evlere tıkılıp, gerçek yaşam alanlarından koparılmasına da karşıyım.

Hele de hava atmak için kedi ve köpeklerin bir süreliğine sahiplenilip, sonra da sokağa terk edilmeleri beni derinden yaralıyor.

"Tıpkı dalındaki bir çiçeği sever gibi, koklar gibi; kırmadan, incitmeden, üzmeden korumak ve kollamak varken, böyle bencil davranmak nedendir?" diye hep düşünür dururum.

Ben de isterim tabii ki bir kedim, bir köpeğim, hatta bir sincabım olsun. Onu besleyeyim, bakımını yapıp, koruyayım. Bazen karşıma alıp konuşayım, sohbet edeyim. Birbirimizin gözüne bakarak anlaşalım.

Ama bunu yalnızca ben istiyorum diye yapamam. Onun da istemesi gerek. Onun da benim yanımda mutlu olması gerek. Bunu onlara yaşamı boyu sağlayacağımdam emin olamadığım için bulundukları yerde seviyorum.

Çünkü benim gözlerimdeki hayvan sevgisini onların fark etmesini isterken, onların bakışlarında da insan sevgisi görmek istiyorum. Korkmadan, ürkmeden, kaçmadan... (t.d.)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —