Yamyamlık insanlık tarihinin en eski ve karanlık günahlarından biridir. Kutsal kitaplarda lanetlenerek helak edilen Ad ve Semud kavimlerinin günahlarından biri de insan eti yemeleridir.
Yamyamlık tarihin karanlık çağlarında kalmış bir günah değildir. Mesela II. Dünya Savaşı’nda Avrupa yoğun olarak yamyamlık yaşanmıştır.Çünkü savaş vardı ve insanlar tarım yapamıyor, yiyecek bulamıyordu. Ukrayna’da yenilen binlerce insandan bahsedilir.
1900’lü yıllarda ilk çeyreğinde Hong Kong’da yaşanan bir kriz sırasında insan eti pazarları kurulmuştu.
En bilinen seri katillerden Albert Fish’in öldürüp yediği bir çocuğun ailesine gönderdiği mektuba bakalım:“Çok sevgili Bayan Budd,1894’te bir arkadaşım SteamerTacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çıkmışlardı. Limana varınca iki arkadaşı ile karaya çıkmışlar ve çok içip sarhoş olmuşlar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrıldığını görmüşler.
Bu sırada orada kıtlık yüzünden etin kilosu 2-6 dolar arasındaymış. çok fakir olanlar arasında açlık sıkıntısı o kadar büyükmüş ki diğerlerinin açlıktan ölmesini önlemek amacıyla 12 yaşından küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmaları için kasaplara satılıyorlarmış. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kuşbaşı isteyebilirmişsiniz. Çıplak bir çocuk vücudunun bir kısmı önünüze getirilir ve istediğiniz parçaları kestirebilirmişsiniz. Çocukların kalça kısmı, en lezzetli bölümmüş
John orada çok uzun kalmış ve insan etine karşı bir düşkünlüğü oluşmuş. New York’a dönünce biri 7 diğeri 11 yaşında iki oğlan çocuğu çalmış. onları evine götürüp soymuş ve bir dolaba kapamış. sonra tüm giysilerini yakmış. her gün etlerinin iyi ve yumuşak olması için onlara işkence yapıp dövmüş…”
Albert Fish’in İncil’de en sevdiği bölüm şu:'Onlara oğullarının, kızlarının etini yedireceğim. Canlarına susamış düşmanları onları kuşattığında sıkıntıdan birbirlerini yiyecekler.' (Yeremya 19:9)
Afrika, Okyanusya adaları, Uzakdoğu ve Amerika’daki yerli kültürlerindeki yamyamlıkla ilgili çok şey anlatılır ama Avrupa’daki yamyamlığa nedense pek değinilmez.Oysa Ortaçağ ve koloni döneminde insan eti satılan pazarların resimleri günümüze kadar kalmıştır. Birinci Haçlı seferi sırasında, o büyük insan kitlesi yolculuk sırasında yamyamlık yapmıştır. Anadolu’da ele geçirilen kalelerin halklarının nasıl yendiği anlatılır.
Pek bilinmeyen bir yamyamlık olayı İsviçre’den. 1815 yılında Endonezya’da bilinen tarihin en büyük volkan patlaması olur. Binlerce insanın öldüğü o patlamanın etkisi sadece o bölgede kalmaz. Atmosferi kapatan toz nedeniyle hava soğur, yaz yaşanmaz, Avrupa’da kıtlık olur. İşte o dönem İsviçre’de yaygın yamyamlık yaşanır.
Sadece yamyamlık değil, kan içme de Hrıstiyanlık’ta batıl inançlarla uygulanmıştır. Katolik ayinindeki İsa’nın eti ve kanı uygulaması ne yazık ki batıl inançlarda uygulamalara geçmiştir. Mesela bir papa hastayken üç gencin kanını içmiş. (VIII. İnnocent)
Tarihin en acımasız seri katillerinden Elizabeth Bathory de, bakire kızların kanlarıyla yıkanarak sonsuz gençlik ve ölümsüz olacağına inanan bir deli.
Eski Mısır uygarlığının Avrupa’da moda olduğu zamanlarda ise bazı partilerde şifa ve güçler verdiğine inanıldığı için mumya parçaları yenilir veya su içinde eriterek içilirdi.
Eski Amerika uygarlıkları Aztekler ve Mayalar’da da yamyamlık ve kan tutkusu var. Gaddar Aztekler yendikleri düşmanların kurban ederler, bazı organlarınıyer, kanları içerdi.
Mayalar ise yakın zamana kadar barışçıl bir uygarlık olarak biliniyordu ama sonradan Mayaların yer altında cehennem benzeri kurban odaları yaptığı ortaya çıktı.
BİLİYORUM İĞRENÇ BİR KONU AMA,
- İNSANLARI DA İYİ TANIMALIYIZ.